Gülden Bülbüllere 3-1

Bir Müslümanın, bir insanın mürşidi olmazsa şeytan onu amel varlığına düşürüyor. Firavun niçin tanrılık davasına düşmüş? Şeytan ona şöyle demiş:

—Sen insan değilsin. Sen beşer değilsin. Sen hiç hastalanmıyorsun. Ne başın ağrıyor? Ne dişin ağrıyor. Sen ihtiyarlamazsın da.

Bir rivayete göre Firavun çok uzun süre yaşamış. Hiç yaşlanmamış. Ağzının içerisinde otuz iki dişinin bir tanesine bir zarar gelmemiş.

Peygamber Efendimiz Miraç yaptığı zaman yükseldi Allah'a gitti. Cenabı Hak:

—Habibim bana hediye ne getirdin? Diye sordu.

—Yâ Rabbi sen Ganisin. Ben fakirim. Fakirlikle geldim. Yokluğumla geldim. Zengin sensin. Fakir benim. Sen ihsan sahibisin. Muhtaç benim.

Allah'ın o kadar hoşuna gitti ki.

—Ya Habibim! Bana çok makbul bir hediye getirdin.

Onun için, “Kişi noksanını bilmek gibi irfan olamaz.”

Hanımlarda da vardır. Beylerde de vardır. Görülüyor, giyinmesinden, yürümesinden belli oluyor. Sanki krallık sahibi, o kadar kibirli, o kadar gururlu. Hâlbuki onların hiç kurtulacağı yoktur.

Neden?

Allah buyuruyor ki “Her kim Allah için alçalırsa, biz onu yükseltiriz. Her kim tekebbür sahibi olursa onu da hakîr, yoksul yaparız.” Onun için Müslümanın en büyük ameli tevazudur. Tarikatlı olsun veya olmasın en büyük amel tevazudur.

İbrahim Hakkı Hazretleri buyurmuş ki:

       Her gördüğün Hızır bil

       Her geceyi Kadir bil

       Fırsatı ganimet bil

       Görelim Mevlâ neyler

       Neylerse güzel eyler

Diyor ki:

Ey insan! Gururlu, kibirli olma. Herkesi de kendinden üstün gör. Herkesi kendinden yüksek gör.

Evet, Hızır da Allah'ın kulu ama Ab-ı Hayat suyu içmiş. Kıyamete kadar ölüm yok. Allah tarafından yetkilidir. Her daralana yetişir. Suda boğulacaksa, ateşte yanıyorsa, kurtarılacaksa veya bir trafik kazasından kurtarılacaksa Hızır Aleyhisselam yetişir. Allah onu yetiştirir. Ama mürşidi olmayanlar içindir bu. Mürşidi olanların Hızırı, Mürşididir.

Müridin bir tanesi bir camide temizlik yapıyormuş. Hızır Aleyhisselam onun karşısına geçmiş.

—Bak yüzüme.

—Benim bakacak yüzüm var, demiş

—Ben Hızırım.

—Benim Hızırım da var, demiş

—Senin Şeyhine feyiz veren benim.

—Ben feyzimi şeyhimden alırım, demiş

Ne yaptıysa çaresiz, onu yüzüne baktıramamış.

Şöyle bir ifadede bulunmuş:

       Şöyle ki Allah'tır sözü

       Bir yüzdedir iki gözü

       Yandı, tutuştu bu özü

Benim ancak sözüm Allah'tır. Zikrim Allah'tır. Ama iki gözüm de bir yüzdedir. Ben bir yüze bakarım. İki yüze bakmam.

Buradaki “Her gördüğünü Hızır bil.” anlamı, tarikattaki maksadı mahviyete düşmektir. Tarikat bilmek değil, düşmek. Tasavvuf bilmek değil, düşmek. Bildiklerin bitecek. Eğer bildiklerin bitti ise sana Cenabı Hak bilmediklerini öğretecek, senin bildiklerin sana Hak'tan daha hayırlı değil. Hak'tan hayırlı bildiklerini bildiren Allah. Cenabı Hak ne buyuruyor:

“Herkes bildiğinin alimidir. Herkes bildiği ile amel ederse, bilmediklerini biz Azimüşşan ona öğretiriz.”

Burada iki anlam var. Zahirde mürşidi olmayanların anlamı başka, tasavvufta mürşidi olanların anlamı başkadır.

Zahir: Şeriattır, cesededir.

Bâtın: Tarikattır, ruhadır. Ruha olduğu için görünmez. Gören söylemez. Söylese bilinmez. Onun için:

       Derûnun derdini her yerde açma

       Var ise gevherin meydana saçma

       Ki her suyu hayattır diye içme

Esrar: Sır olan bir şey. “Sırlarını açma!” diyor.

Cevherin var onu da saçma.

Fakat su nedir? Güzel amelin ve hayallerin veya cezbeli hallerin. Cezbe sahipleri. Bu kelam onlaradır.

“O cevherini saçma kaparlar. Elinden alırlar.” Nedir o? Allah sevgisi, Allah aşkı. Onu gizle, taşırma.

       Köpürüp kapağını atma derviş

       Sabreyle pişip kemale eriş

Mevlâna:

“Hamdım, yandım, piştim” demiş. Pişince olgunlaşıyor. Ama pişmediği zaman hamlık var. Sabret ki pişesin. Sende bir ateş var. Seni yakıyorsa, sabret ki pişesin. Piştikten sonra daha sende bir şey kalmaz.

Evet, cezbeye muhalif değiliz. Bizi cezbe aldığı zaman annemden başka kimse yanımda kalmıyordu. Hepsi kaçıyordu. Hanım bile yanımdan kaçardı. Kardeşler, bacılar hep kaçıyorlardı. Bir de gözlerimi açıyordum ki başım annemin dizinde. Tavuğun başını kesip bırakınca nasıl çırpınırsa öyle bir cezbe vardı.

Cezbede bir varlıktır. Ondan da geçmek lazım. Cezbe aşktan doğuyor. Muhabbetten doğuyor.

İnsanın kalbinde olan aşkı kalbi almıyor, taşırıyor. Onu taşırmamak lazım ki kalbi genişlesin.

Evet, cezbe aşktan geliyor. Ama aşkın sınırı yok.

       Bu aşk bir bahr-i ummandır,

       Buna haddi kenar olmaz

       Delilim sırrı Kur'an'dır

       Bunu bilende ar olmaz

Aşkın derinliği de bilinmez. Kenarı da bilinmez. Kur’an’daki sır nedir? Koskoca Kur'an 6666 ayet 114 sure, onda bir esrar var. 6666 ayeti insan okur. Kur'an'ın sırrını anlayamaz. Ne hoca anlayabilir. Ne Hacı anlayabilir. Ne hafız anlayabilir. Ancak aşka duçar olanlar Kur’an’ın sırrını anlar.