Gülden Bülbüllere 4-8

Allah Aşkı deniliyor, fakat insanın Allah aşkını elde etmesi için Allah aşkına duçar olması için ne yapması lazım? Allah aşkı çarşıda satılmıyor, babadan anadan miras kalmıyor. İlimle, amelle de elde edilmiyor.

Bunun da bir erbabı var. Onu bulmak lazım, onu bilmek lazım.

Çünkü Cenabı Hak her maksada, her nimete bir kapı tayin etmiştir. Her maksadın, her nimetin kapısını bilmek lazım.

Mesela bir insana bir kumaş lazım. Manava, bakkala gitse kumaşı bulamaz. Manifaturacı dükkanına gidecek, girecek ki kumaşı alabilsin. Manifaturacılarda da mesela bir kilo portakal veya yiyecek bir şey bulamaz.

Kainatı aydınlatan bir güneş var. O güneş perdah olduğu zaman, bulutta değil, o en sıcak aylarda, sıcağın tesirinin fazla olduğu zamanlarda bu güneş herhangi bir çaputu yakmıyor. Fakat bir kristal var. Kristali çaputun üzerine tuttuğunda, kristalden geçen güneş çaputu yakıyor. Kış aylarında, en serin aylarda bile kristalden geçen güneş çaputu yakıyor.

İşte burada yanan çaputtan mana bir kulun, bir müridin varlığıdır.

O kristalden mana mürşittir, meşayihtir.

Güneşten mana da Allah aşkıdır.

Onun için mürşitsiz müşkül halledilmez, mürşide ihtiyaç vardır.

Bir müridin, bir insanın kendi varlığından kurtulması için mürşide ihtiyacı vardır.

İlim de varlıktır, amel de varlıktır. Allah emek zayi etmez, verir. “Ettevfiki meassay”, “Leyselil insani illa mâ seâ” emri fermanları var. Yani bir insan sa’yıyla (iradesiyle, çalışmasıyla, gayretiyle) her şeyi elde eder. Fakat sa’yıyla elde etmiş olduğu bir nimet, onu perdeliyor efendim. Mesela,

Cenabı Hak buyuruyor: “Velekad kerremna beni âdeme, biz insanları şerefli kıldık, kerameti verdik.” Eğer insanlar kerametten de geçmezse, keramet de onu perdeliyormuş, vuslatına setr oluyormuş.

O kerametten de geçmek için, ilimden de geçmek için, kendi varlığından da, terk-i can, terk-i cisim olmak için bir mürşide ihtiyaç varmış. Mürşidi olmayan bir insan terk-i vücut, terk-i cisim olamıyor. Çünkü bir Evliyaullah’ın velayetinde bir insan varlığını bitirmedikten sonra hakikatine ulaşamıyor.

Bir defa bir insan, hak talibi, hakkı talep eden bir kimse fenâfişşeyh olacak.

Cenabı Hak “Kulum iste vereyim” diyor. Fakat insanlar için bu istekler çoktur. Çok maddi, manevi, dünya, ahiret istekleri vardır. Ama bunlar nefsani isteklerdir. Ruhun tek bir isteği vardır. Nedir ruhun isteği?

Allah’tan ayrılmış Allaha ulaşmak ister. Tek bir istek vardır.

Ancak ruhun bu isteğe ulaşması terk-i cisimle olacak, terk-i canla olacaktır.

Onun için buyuruyor ki;

Kıyamazsan başa cana ırak dur girme meydana

Bu meydanda nice başlar kesilir hiç soran olmaz

 

Hak ile hak olanlara, kendi özün bilenlere

Dost yolunda ölenlere kan bahası dinar olmaz

 

Bak şu Mansur’un işine halkı toplamış başına

Enelhakkın feraşına düşenlere tımar olmaz

   …..

Eğer aşık isen yâre, sakın aldanma ağyâre

Düş İbrahim gibi nâre, o gülşende yanar olmaz

Bu kelamlara bak. Sonra bir kelam da vardır ki;

Başını top eyleyip gir vahdetin meydanına

İnsanlar vahdeti vücuttan bahsederler; ama vahdeti vücuda ulaşmayan, vahdeti vücut olmayan insan nasıl bahseder ki?

Hayatî yerler oralar. Ama vahdeti vücuda ulaşmak için insan nasıl olacakmış?

      Başını top eyleyip gir vahdetin meydanına

Bir defa başını kes, al eline, diyor.

Kıl gazâ-yı Kerbelâ gir kendi nefsin kanına

Burada Kerbelâdan mana: Kerbelâ vak’ası, bu çok feci bir vak’adır. Geçmişi mateme düşürmüştür, geleceği de bütün mateme düşürmüştür. Bütün Müslümanlara kıyamete kadar acı duyurmuştur. Geçen Müslümanlara da geçen Peygamberlere de acı duyurmuştur. Onun için çok feci bir gazadır. Ama bu gaza gibi olan,

Kıl gazâ-yı Kerbela gir kendi nefsin kanına

Peygamber Efendimiz Cihad-ı Ekberi neye buyurdu?

Nefis mücadelesine.

Öyleyse nefsini yenen Kerbela vakası gibi bir gazayla karşılaşmış diyor.

Kıl gaza-yı Kerbelâ gir kendi nefsin kanına

Seyr kıl uşşak-ı Mevla nice kıyar canına

Uşşak-ı Mevla ne?

Allah’ı sevenler.

Allah’ı sevenler diyor nasıl kıyıyor canlarına.

 Terki can etmektir ancak aşk u sevdadan garaz

Allah aşkına düşmekten maksat, garaz:

Terk-i can olmak.

Terk-i ilim, terk-i amel, terk-i mal, terk-i aza değil.

Terk-i can olmaktır.