Gülden Bülbüllere Teveccüh Sohbetleri-9

Başını top eyleyip gir vahdetin meydânına        

Kıl gazâ-yı Kerbelâ gir kendi nefsin kanına     

Seyr kıl uşşâk-ı Mevlâ nice kıyar cânına        

Terk-i cân etmektir ancak aşk u sevdâdan garaz

Yani aşku sevdaya, Allah aşkına, Allah sevgisine düşmekten maksat terk-i can olmakmış. Allah sevgisi, Allah aşkı insanın kalbinde tecelli etmezse terk-i can olamaz.

İnsan her şeyi canı için terk eder. Can çok kıymetlidir, insanın canı çok kıymetlidir. Ama kimin için bu? Bizlere göre kıymetlidir.

Âşığa göre canın bir kıymeti yoktur. Âşıklara göre, aşk meydanında 40 tane can, bir arpa tanesi ağırlığındaymış. Onun için bak,

Kıyamazsan başa, cana ırak dur girme bu meydana

Bu meydanda nice başlar kesilir hiç soran olmaz

Öyle ya, bu meydan nasıl bir meydanmış? Bu meydan nedir?

Vahdet meydanı.

İşte öbür kelamda açıklanıyor. Bir kelamın anlamını öbür kelam açıklıyor. Kelam kelamın karşısına geldiği zaman söylenen kelamın anlaşılmayan tarafını muhakkak anlatan bir başka kelam vardır. Bak, şimdi burada ne dedi?

Kıyamazsan başa, cana ırak dur girme bu meydana

Bu meydanda nice başlar kesilir hiç soran olmaz

Diyor ki: Sen eğer başından, canından korkuyorsan bu meydana girme. Bu meydanda kesilen başlar hiç sorulmaz. Eğer bu meydana canına kıymak istemiyorsan girme. Ya başından geç, başının kesileceğini bil ondan sonra buraya gir veya kes.

Başını top eyleyip gir vahdetin meydânına

Ama bu kelamda başını top eyle, başını kes de öyle gir buraya, diyor. Hangi meydanmış bu meydan?

Vahdet, Allah’ın varlığıdır.

Onun varlığını kazanmak için bu meydana başını top et, kes de gir, diyor.

Başını top eyleyip gir vahdetin meydânına        

Kıl gazâ-yı Kerbelâ gir kendi nefsin kanına     

Burada gazâ-yı Kerbela var.

Gazâ-yı Kerbela: Dünyanın kuruluşunda Hazreti Âdem’den, bir de dünyanın sonuna kadar olan küfür ve imanın savaş yapma çabasının en büyüğü Kerbela olmuş. Ehl-i imana Kerbela vakası kadar büyük acı duyuran bir vaka olmamış. Her ehl-i imana bilhassa ehl-i aşka, tasavvuf ehline acı duyurmuş. Başka bir kelamda buyurur ki,

Kerbelâ'dan eksik olmaz nâremiz     

Bu da cezbedir. İnsanlarda, müritte olan gayri ihtiyari cezbedir.

Çünkü bu gayri ihtiyari cezbe ne yapıyor? O nefsini yeniyor, nefsi ile cihat ediyor. Nefsiyle cihat, insanlar için Kerbela cihadından daha kıymetlidir. Bak, kelam bunu ifade ediyor.

Başını top eyleyip gir vahdetin meydânına        

Kıl gazâ-yı Kerbelâ gir kendi nefsin kanına     

Seyr kıl uşşâk-ı Mevlâ nice kıyar cânına        

Terk-i cân etmektir ancak aşk u sevdâdan garaz

Ne demek?

Yani ancak terk-i can olacaksan ve seyret ki, bak ki canına kıyanlar kimler?

Uşşâk-ı Mevlâ Allah’a âşık olanlar, Allah’ı sevenler. Onlar canlarına kıyarlar.

“Terk-i can” olmaktan maksat da niçin onlar canlarına kıyıyorlar?

Allah aşkı, Allah sevdası olanların kalbinde tecelli etmiş, onlar artık canlarından da geçmişler.

Zaten insan canından geçmezse cananı bulabilir mi?

Can senin ruhun.

Canan ne? Ruhun gelmiş olduğu bir yer var.

Nereden geldi bu ruh?

Cenabı Hak “Nefahtü fîhî min rûhî” Kendi ruhumdan ruh üfledim, buyuruyor.

Öyleyse bu ruh nereden gelmiş?

Allah’tan gelmiş.

Allah’tan gelmişse Allah’a gidecek. Cenabı Hak “Gâlû inna lillahi ve inna ileyhi râciûn” Allah’tan geldiniz Allah’a dönüp geleceksiniz, buyuruyor.

….

Dâireyiz hem kudûmüz cismimiz neydir bizim 

Aşk u sevdâdır gıdâmız bağrımız meydir bizim

Virdimiz İsm-i Celâl'dir kalbimiz “Hay”dır bizim      

Zikrimiz ihfâdurur esrâr-ı Kur'ân bizdedir

Evet, işte efendiler cezbe vardır, haktır. Cezbe olanlara gözünüzü açıp bakmayın. Teveccühlerimizde daima üzerinde duruyoruz, yine gözü açık olanı görüyoruz. Hâlbuki bu göz açmak hem kendisi için iyi değil, hem bizim cemaatimiz için de iyi değil. Yasak olan bir şey yapılırsa orada huzur olmaz, orada muhabbet olmaz, orada feyiz olmaz.

Yani demek ki bir şey görmek istiyorsan, ne yapacaksın?

O “Allah” diye bağırmış, öbürü ağlamış. Bunlara itiraz etme, muhalefet etme ama onlara da gıpta et, ama itiraz etme.

Çünkü cezbe haktır, cezbe Hak’tandır. Cezbe bizim tarikatımızda vardır. Çünkü iradesiz oluyor. Manevi bir cereyana kapılmıştır.

Hiç şüphe yok ki o cezbe neden geliyor?

Rabıta nuru onun kalbine geliyor veya velâyet nuru onun ruhuna çarpıyor. Bu cezbe ondan geliyor, gayr-i ihtiyârî geliyor. Onun için burada evet, kelamı kibarda öyle,

Gelin dergâha…

Dergâh neresi? İşte burasıdır.

Allah için toplanılan, Allah zikredilen yer. Allah için konuşulan, sohbet edilen yer dergâhtır. Allah zikredilen yerlere, Allah için amel işlenen yerlere dergâh denilir. Buraya niçin geldiniz?

Gelin dergâha dervîşler

Buraya bugün teveccüh için veyahut sohbet için geldiniz.

Nereden geldiniz? Irak yerden geldiniz, para harcadınız, zahmet ettiniz, uykusuz kaldınız, aç kaldınız geldiniz.

Niye geldiniz? Buraya bir sevap kazanmaya geldiniz değil mi? Bir amele geldiniz buraya. İşte burası dergâhtır.

Gelin dergâha dervîşler

Kılalım zevk ü cümbüşler

Zevk ü cümbüş ne burada?

Zevk tatlı demek, cümbüş hareket demektir. Çok tatlı hareketler olur burada. Niye olur?

Gelin dergâha dervîşler

Kılalım zevk ü cünbüşler

Hudâ'nındır kamu işler

Bu meydân-ı muhabbettir

Şefîimiz Muhammed'dir

Allahümme salli ala seyyidina Muhammed. Bunlar Allah’tan tecelli eder, diyor. Zevkü cümbüş Allah’tan tecelli eder. İşte bu cezbedir.

Bu cezbe her tarikatta yoktur, çok tarikatlarda yoktur.

Cezbe olmayan tarikatta maneviyat yok demektir.

Maneviyat olan bir tarikatta, yani bir velinin maneviyatı varsa müritlerinde cezbe olur; yok ise cezbe olmaz. O zâhir meşayihidir, ilmine bir şey denilmez, ameline bir şey denilmez.

Çünkü tarikatlar bir nefis yolu ile gidiyor bir de aşk, kalp yolu ile gidiyor.

Cezbeliler aşk ile gönül yoluyla terakki ediyorlar.

Ama sofular, o ibadet yapanlar da nefis yolu ile gidiyorlar.

Onun için burada ancak bizim tarikatımızda, bizim kolumuzda cezbe vardır, haktır. Cezbeyi inkâr etmeyin.

Evet, cezbe nereden geliyor?

Rabıtadan geliyor, mürşitten geliyor. Onun için demek ki mesela bak, bu kadar çok tarikatla karşılaşıyoruz. Bak, Adıyaman’da da cezbe var. Adıyaman’ın müritlerinde cezbe var. Bunların haricinde hiçbir tarikatta, hiçbirinde cezbe göremiyoruz.

Evet, cezbe ihtiyarsız; iradeyle değil, iradesiz oluyor.

Bu iradesizlik nedir? Bu iradesizlik işte Evliyâullah’ın manevi gücü yaptırıyor.

Evet, cezbelilere bakmayın gözünüzü açmayın.

Ama dersen ki o niye bağırıyor da ben bağırmıyorum? O niye ağlıyor da ben ağlamıyorum? Cezbe bir türlü müdür? Cezbenin çok çeşitlisi var.

Sükût da cezbedir. Sükût kendinden geçersen eğer, her şeyi gönlünden çıkardın. Şöyle sende bir mestlik, bir beyhutluk ile Allah sevgisi, Allah aşkı, Resulullah sevgisi, Meşayih sevgisi gönlünde, böyle seni bir mestlik âlemine düşürdüyse sen de cezbelisin işte.

Cezbenin çok çeşitleri var: Ağlamak da cezbedir, bağırmak da cezbedir, hareketle çırpınmak da gülmek de cezbedir. Gülmek de var. Cezbe gülmeyle de gelir. Kendine hâkim olamıyor, gülüyor. Bu da bir cezbedir. Neden? Muhabbetten. Hani,

Kılalım zevk ü cümbüşler

Dedi ya, zevkü cümbüş, tatlı hareketlerdir. Gülme de bir cezbedir, ağlama da bir cezbedir, efendim bağırma da bir cezbedir, çırpınma da bir cezbedir.

Öyle, müritte cezbe olur ki şeyh efendimiz zamanında bir teveccüh yaptığında ihvanların içerisinden bir tanesinin, Eyüp Efendi de şahit oldu, çokları farkına yetti. Eyüp Efendi demiş ki felaket (deprem) oldu, hareket oldu zannetmiş. O an kaçmak istemiş.

Fakat ben cezbe olduğunu anladım. Onun vücudunu sallaması odayı salladı, salonu salladı. Bu iradeyle olan bir şey midir? Yani oda bayağı sallandı, felaket oldu, diye kalktılar.

Yani demek ki insanlarda böyle gayri ihtiyari vücudunun silkinmesi bir cezbedir, bağırması da bir cezbedir. “Allah, hey, hu” neyse bunlar cezbedir.

İradesiz oluyorsa ağlaması cezbedir, gülmesi de cezbedir.

Bir de var ki hiçbir şey yok, kendisinden geçmiş, sanki bayılmış gibi. Bu da bir cezbedir. Cezbenin en makbulü de budur.

Evet, cezbe haktır, bizim tarikatımız cezbe tarikatıdır.

Cezbeyle mürit terakki eder.

Bizim tarikatımızda hem cezbeyle gidilir, hem nefy ü ispatla yol alınır, hem de şuğul-u bâtınla da yol alır.