Senin hasret firakındır benim giryânıma bâis Senin vuslat şarâbındır benim burhanıma bâis Cemâlin kıblegâhımdır nazargâh-ı ilâhımdır Benim hep dûd-ı âhımdır kamu efgânıma bâis Senin aşk-ı hayâlinden kayırmam çektiğim derdi Cemâlin arz(ı) kılmazsın nedir noksanıma bâis Kamu bu âlemin aslı muhabbetden değil midir Nedir kahr-ı celâl içre dil-i vîrânıma bâis Cefâdan kaçmaz âşıklar senin hüsnün visalinden Firâk-ı infisâlindir ciğer-sûzânıma bâis Pîrimiz sevrerimizdir Muhammed Hazret-i Sâmî Anın nûr-ı cemâlidir benim dermanıma bâis Kulübüm eyledi ihya münevver kıldı dil şehrin Anın enfâsı kudsîdir benim irfanıma bâis Menem Salih hulûs ile gulâm oldum kapısında Memat iken hayât buldum olup dîvânıma bâis |
Firak = Ayrılık. Giryân = Ağlamak, gözyaşı. Bâis = Sebep olan, icabeden. Vuslat = Kavuşma, ulaşma. Burhan = Delil. Cemâl = Yüz güzelliği. Dud-u ah = Ahimin dumanı. Beddua. Efgân = İnlemek, feryad etmek. Arz = Gösterme. Kahr-ı celâl = Celâl sıfatının şiddeti, kahrı. Dil-i vîrân = Harap gönül. Hüsn = Güzellik. Visal = Kavuşmak. Infisal = Ayrılma, gitme. Ciğer sûzân = Ciğer yanıklığı. Server = Baş, başkan. Kulûb = Kalbler İhya etmek = Diriltmek, canlandırmak. Münevver = Nurlandırılmış, aydınlatılmış. Dil şehri = Gönül. Enfâs = Mürşidlerin irşad edici duaları, nefesleri. Hulûs = Gönül temizliği, hâlislik. Gulâm: Köle. Memat = Ölü, ölmüş. |