60

Vuslat-ı cânâna eylersen heves
Evvelâ belinde zünnârını kes

Hubb-ı dünyâ seni sarhoş eylemiş
Şöhret-i dünyâya olmuşsun peres

Kîl ü kâl ile geçirme ömrünü
Bir dahi eline geçmez bu kafes

Var yürü bir pîre teslîm et özün
Hâne-i dilde bırakma hâr ü hes

Cân u dilden durmayıp kıl hizmeti
Kametin kaşın gibi olsun kaves

Ol müdavim zikr-i Hakk'a dâima
Boş bırakma kalbini hiç bir nefes

Kuvvetine mâlına güvenme hîç
Gör ki Nemrûd'a ne yaptı bir meges

Nefsine bin kıl gazâ-yı ekberi
Yoktur anın gibi bir a'lâ feres

Mâsivâ kirinden olursun halâs
Pertev-i aşktan kaparsın bir kabes

Gönlünü pîrinden ayırma sakın
Nefs-i mârın kılmasın kalbini mess

Hiç adûdan havf ı yoktur Salih'in
Pîr-i Sâmî olmuş iken dâd-res
Vuslat-ı cânân = Sevgilinin vuslat, Canana ulaşma.

Zünnar = Hristiyanlık kemeri, kuşa-

Hubb-ı dünya = Dünya sevgisi.

Şöhret-i dünya = Dünyanın şöhret, nefsin arzuları.

Peres = Tapan.

Kil ü kâl = Dedikodu.

Hane-i dil = Gönül, kalb.

Hâr ü hes = Çer-çöp.

Canudil = lçten ve gönülden

Kamet = Boy.

Kaves = Kavis, eğri.

Müdavim = Devamlı.

Meges = Sinek, böcek.

Gazâ-yı ekber = Büyük harp, cihad-ı ekber.

a'lâ = Rütbece yükseklik, şeref, şan.

Feres = At

Mâsivâ = Allah'dan gayrı herşey.

Halâs = Kurtulma

Pertev-i aşk = Aşkın ışığı.

Kabes = Kor, ateş közü.

Nefs-i mâr = Yılan nefis.

Mess = Dokunma, elleme.

Adû = Düşman.

Havt = Korku.

Dad-res = Adalet yapan, lütfeden.