70

Muhabbetden eder davayı elfâz
İhata eylemiş dünyâyı elfâz

Kimin Mecnûn edip sahraya salmış
Kimine arz eder Leylâ'yı elfâz

Kimine nutk eder kahr-ı celâlden
Kimine arz eder me'vâyı elfâz

Şeriattan beyân eyler meânî
Haber verir kamu esmayı elfâz

Gönüller şehrinin hem tercümanı
Beyân eyler kamu ahfâyı elfâz

Otuz iki kapıdan gösterir baş
Muallimdir kamu imlâyı elfâz

Cihan halkın düşürmüş birbirine
Kurar her günde bin gavgâyı elfâz

Kimine mâr olur kimisine yâr
Kimisinden eder şekvayı elfâz

Kimisinden eder izhâr-ı cehli
Kimisinden verir fetvayı elfâz

Kimisinden tekellüm etmez asla
Kimisinden olur deryayı elfâz

Muhammed Pîr-i Sami'nin lebinden
Döker çok cevher-i yektayı elfâz

Bu Salih Pîr-i Sâmî sayesinde
Bulur çok maden-i kimyayı elfâz
Elfâz = Sözler, iddialı lâflar.

İhata = Çevirme, kuşatıp sarma.

Kahr-ı celâl = Allah'ın celâl sıfatının kahredici hali.

Arzeder = Verir, takdim eder.

Me'vâ = Cennet.

Meânî = Mânâlar.

Kamu esma = Bütün isimler.

Ahfâ = Gizli şeyler, sırlar.

Otuz iki kapı = Otuziki farz.

İmlâ = Yazı, her çeşit eserler.

Mâr = Yılan.

Şekva = Şikâyet

Izhâr-ı cehl = Cehalet gösterme, cahillik.

Fetva = Dini işlerde, sual üzerine yap veya yapma şeklinde yazılı cevap.

Tekellüm = Konuşma.

Derya = Deniz.

Leb = Dudak.

Cevhar-i yekti = Değerli, eşsiz mücevher, büyük inci.

Maden-i kimya = Kimya madeni, diğer madenleri altın yapan veya hayat kurtarıp şifa verdiği sanılan bir madde (ilm-i simya).