85 Yeter ey dil beni sen kûh ü sahraları gezdirdin Belâ çevgânına karşı verip belimi ezdirdin Ki bir nîm- nigâh ile zühd ü takvayı bozdurdun Çekip firkat hicabını elimi yârdan üzdürdün Nihayet bir kuru nâmım mezar taşına kazdırdın Enîsim olmadın bir lahza her dem seng-i hâr oldun Bana kılıp adavetler varıp ağyara yâr oldun Vücûdum şehrini verdin haraba zehr-i mâr oldun Düşürdün nâr-ı hicrana belâ bahrinde yüzdürdün Nihayet bir kuru nâmım mezar taşına kazdırdın Benim bu çekdiğim mihnet hayâl-i infisâlindir Ulüvv-i himmet-i devlet visâl-i ittisalindir Kamu eşyadaki hikmet senin kudret kemâlindir Ki bir nîm-i nigâh ile zühdü takvayı bozdurdun Nihayet bir kuru nâmım mezar taşına kazdırdın Kiminden korkuben kaçtın kiminden pehlivan oldun Kiminden köhne pîr olup kiminden nevcivân oldun Gelip vahdet diyarından aceb şâh-ı cihan oldun Çekip firkat hicabını elimi yârdan üzdürdün Nihayet bir kuru nâmım mezar taşına kazdırdın Muhammed Pîr-i Sâmiden kemâlin eyledin izhâr Saadet âfitâbından cemâlin eyledin izhâr Hakîkat ilminin her bir mealin eyledin izhâr Cevahir kenzinin dürrün anın kalbine düzdürdün (1) Nihayet bir kuru nâmım mezar taşına kazdırdın Ne kahrından halâs oldum ne bir arz-ı cemâl ettin Düşürdün nâr-ı hicrana bu ömrüm payımâl ettin Sonunda Salih'in bükdün elif kaddini dâl ettin Ezel levhinde kaydım defter-i hicrana yazdırdın Nihayet bir kuru nâmım mezar taşına kazdırdın |
Dil = Gönül. Kûh ü sahra = Dağ ve ovalar. Çevgân = Baston, çevgen. Allah'ın ezeli takdiri. Nîm-Nigâh = Yarım, kaçamak bakış. Firkat = Ayrılık. Hicâb = Örtü. Enîs = Dost, Yâr. Lahza = An. Seng-i hâr = Çok sert taş. Adavet = Düşmanlık. Agyâr = Yabancı, el. Zehr-imâr = Yılan zehiri. Nâr-ı hicran = Ayrılık ateşi. Belâ bahri = Belâ denizi. Hayâl-i infisal = Ayrılma hayali. Ulüvv-i himmet = Yüce himmet Visâl-i ittisal = Kavuşma buluşması. Köhne pîr = İhtiyar. Nevcivân = Delikanlı. İzhar = Gösterme, görünme. Âfıtap = Güzellik, güneş gibi. (1) = Cevherler hazinesinin incilerini O'nun kalbine dizdin. Pay-mal = Ayak altı, değersiz. Elif kadd = Uzun ve ince boy. Dâl etmek: Bükmek. |