103

Nefha-i Rahmânîden açıldı meydân-ı adem
Kâf u nûn emriyle giydi şekl-i elvanı adem

Mebdei âlem-nümâdır mazhar-ı esrâr-ı (1)
Hakk Nefy ü isbât eylemekdir an-be-an şân-ı adem (2)

Nûr-ı Ekrem Rûh-ı A'zam Akl-ı Küllî hem (3)
Kalem Bunların emriyledir hükm ile fermân-ı adem

Ma'deni kevn ü mekândır hem o bahrin mâdeni (4)
Sırr-ı mektûm-ı ezeldir sun-ı Rahmân-ı adem (5)

Kimini eyler gedâ kimini dehre şâh eder
Her birin bir fen ile eyler yine fânî adem

Ceng eder gavgâ eder (ol) sonra yine sulh eder
Akıtır bir lahzada derya gibi kanı adem

Bir taraftan var eder ol bir taraftan yok eder
Doğurur besler kılar yer ile yeksanı adem

Mihr ü mâh arz u semâvât râm olunmuş emrine (6)
Zahiri Settârı ismin bahri ummanı adem (7)

ism-i zâtın mazharı "Fevka'l-ulâ-tahte's-serâ" (8)
Zîr ü bâlâ hep maâdin bahrinin kânı adem (9)

Âlemi kılmış ihâtâ mecmaü'l-bahreyn odur (10)
Kâfirin küfrü kamu ebrârın îmânı adem

Kabza-i kudrettedir bahs eylemek mümkün değil
Bahr-ı zâtın katresidir sırr-ı Sübhânî adem (11)

Câmiü'l-bahr-ı sıfattır nüsha-i kübrâdır ol (12)
Gösterir her bir sıfattan türlü elvanı adem

Kesret ehlinin fenası vahdet ehline beka
Perverîşi hem hayâtı nimeti nâm adem (13)

Hem ecel derdine derman bulmadı Lokman Hekîm
Zahir ü bâtın kamunun oldu dermanı adem (14)

Ehl-i hikmet zerre denli bilmedi ahvâlini (15)
Kimseye bildirmedi sırrını pinhânî adem

Sağı cennet solu duzah batnı haşrin aynıdır (16)
Andadır yevmü'l-hisâbın vezni mîzânı adem (17)

Benliğin şehrin harâb et lâ-mekân şehrine gir (18)
Sırr-ı Hakk'ın mahremi ol eyle seyrânı adem

Yok olacak benliğindir eylegil mahv-ı vücud
Sırfa ergür kalbini ol ehl-i şübbân-ı adem (19)

Aç basîret gözlerin seyr et fena gülzârını
Açılır bunca şükûfu gülü reyhanı adem

Âlem-i gaybın vücûdun cümle eyler aşikâr (20)
Cennetü'l-Me'vâ misâli arz eder anı adem

Durmaz işler kârbânı bir taraftan var olur
Bir taraftan cezb eder aslına sultânı adem

"Küllü şey'in hâlikun" fermanını icra eder
iki yüzden celb eder aslına inşânı adem

Gir adem şehrine ey dil hikmet-i Yezdâna bak (21)
Âlem-i mülk-i bekadır sanma kim fânî adem (22)

"Küllü şey'in yerciu" aslına ric'at ettirir
Bir delîl-i pîşvâdır peyk-i Yezdân-ı adem (23)

Hafız ismin mazharıdır hep hazâin andadır (24)
Câmiü'l-esma müsemmâ marifet-kânı adem (25)

Her ne var arz u semâda halk olan eşyaların
Kılmış cümlesin ihata hısnı derbânı adem

Ol nazargâh-ı Huda'dır beyt-i kübrâ andadır (26)
Hem zuhur (-ı) "küntü kenz" den oldu ayanı adem (27)

Bir muhît-i bahr-ı a'zam mevc-i deryalar gibi (28)
Âleme verir hayâtı subhı mihrânı adem (29)

Arif ölmekten kaçar mı canını cânân alır
Kurtarır ağyar elinden anı şîrânî adem (30)

Sırr-ı "mûtû" zümre-i âşıkların bayramıdır (31)
Devlet-i mülk-i bekadır semti seyrânı adem (32)

Gaflet ehli yüz çevirir eyler andan nefreti
Bilmez arkasından alır bâr-ı gîrânı adem

Her belâ-yı renci mihnetten anı eyler halâs (33)
Ehl-i derdin derdlerinin oldu Lokmanı adem

Rûz u şeb cehd et birader sen seni yok idegör (34)
Mâsivânın zulmetinin mâh-ı tâbânı adem (35)

İşbu deryalar adem şehrinde bil bir katredir (36)
Yokdurur hergiz nihayet haddi pâyânı adem (37)

İşbu dehrin şöhretine sânına aldanma kim
Bî-hayât olur kamusu vermese canı adem (38)

Varlığın sonu fenadır yokluğun sonu beka
Her kemâle irgürür bil cümle noksanı adem

Varlığın cümle ademden almadın mı ey püser (39)
Gelmedin mi bu cihan mülküne üryânî adem (40)

Harfi savtı olmayan bir mekteb-i ulyâdır ol (41)
Bunca elfâzın kamu hubb-ı suhandânı adem (42)

Vâsıta oldu arada Hazret-i Rûhu'l-emîn (43)
"Kenz-i Mahfî"den zuhuru Kâf-ı Kur'ân'ı adem

Zâhirâ derler adem şehrinde birşey yokdurur (44)
Nerden aldı bu kadar dürr-i Bedahşan'ı adem (45)

İns ü cin vahşî tuyûra hükm eden bir serveri (46)
Âhiri gör n'etti tahtıyla Süleyman'ı adem

Kuvvetine mâlına mağrur olanlar n'oldular
Koydu yerler altına birçok Neriman'ı adem (47)

Bunca davâ-yı enâniyet edenler n'oldular
N'etti Firavn ile bunca ehl-i tuğyanı adem (48)

Âlem-i kesrette çok elvan suret gösterir (49)
Vahdet içre cân ilinin cümle cânânı adem

Ehl-i vahdet zümresinin yolları andan geçer
Herbirine giydirir esvâb-ı nûrânî adem (50)

Her sıfattan günde yüz bin türlü revnak gösterir (51)
Hem semânın hâveri dehrin gülistanı adem (52)

Irgalandıkça muattar zülfünün her mûyları (53)
Tenlere verir hayâtı bûy-ı rindânı adem (54)

Sahn u sahraya hayâtı irgürüp bâd-ı sabâ (55)
Arz olur cennet misâli bâğ u bostanı adem

Bir zamân ismâîl-âsâ bir Halil'e ol püser (56)
İnkıyâd et nefs-i kebşi eyle kurbân-ı adem (57)

El çekip ağ u karadan farîg u âsûde ol (58)
Nefsi kati et terk-i terk et eyle Süleyman-ı adem (59)

Tâlib-i dînâr olup aldanma dünyâ mâlına (60)
Berri bahri (bî) nihayet dürrü mercanı adem (61)

Ölmeseydi birbirin yerdi cihan halkı kamu
Hazret-i Hakk'ın bize bu âlî-ihsânı adem

Bu cihan gülzârının bünyâdına oldur sebeb (62)
İlm-i hikmet şehrinin şems-i şebistânı adem (63)

Derdine sabr eyle dehrin Hazret-i Eyyûb gibi (64)
Bir zaman Yûsuf oluben bekle zindân-ı adem

Tîğ-ı cellâd gamzesi bir anda yüz bin kan eder (65)
Âlem-i mülk-i fenanın şâh-ı merdânı adem (66)

Goncadan yüz gösterir bülbülleri feryâd eder
Doldurup bûy-ı Muhammed'le gülistanı adem (67)

Hüsnünü arz eyleyip âşıkların canın alır (68)
Berk urup vahdet yüzünden nûr-ı lemânı adem

Ref edip kesret hicabın gir muhabbet şehrine (69)
Gir velîler gönlüne seyr eyle gülşen-i adem

Cennetü'l-Huld içre zevk eder iken Âdem Ata (70)
İftirâk iline saldı anı şeytân-ı adem (71)

Hazret-i Mûsâ elinde bir dıraht iken asâ (72)
Sâhirin sihrine karşı kıldı su'bân-ı adem (73)

Şübheden kurtarmak için ol zamanın halkını
Batn-ı Meryem'den kılıp nutk-ı Mesîhânı adem (74)

Âlem-i âmâda iken cümle esmalar tamam (75)
Nûr-ı Ahmed'den zuhura geldi ayanı adem (76)

Bir elinde var hayâtı bir elinde zehr-i mâr (77)
Hiç elinden kurtuluşun var mı imkânı adem

Kalbini pâk eyle kim Hak'tan sana mihmân gele (78)
Bir gün olur olacaksın sen de mihmân-ı adem

Gelmeseydi âleme ol kâinatın mefharı (79)
Hızra içirmezdi katre âb-ı hayâtı adem (80)

Cümle âlem hüsnünün meftunu olmuşken anın (81)
Kul olup sattırmadı mı Şâh-ı Ken'ân'ı adem (82)

Öyle bir sultâna hadim olmuşuz ne gam bize (83)
Pîr-i Sami olmuş iken şîr-i garrâni adem (84)

Ol adem şehrinde kurmuştur velayet tahtını (85)
Cezb eder mülk-i bekaya cümle yârânı adem (86)

Tende lahmi Salih'in eşyada sehmi kalmadı (87)
Murg-ı canı per açıp kılmakta cevlânı adem (88)
Nefha-i Rahmani = İlâhi nefes.

Meydan-ı adem = Yokluk meydanı (adem: yokluk).

Kâf u nun "kün fekân" = Ol ve yok ol emri.

Şekl-i elvan = Türlü renkler, çeşitler.

(1) = Hakk'ın sim tecelli edince âlemler olmaya başladı.

(2) = Adem'in sânı her nefeste var ve yok eylemektir.

(3) = Allah'dan ayrılan nurun tecellileri sayılıyor.

(4) = Odenizin madeni yaratıklar ve yerin aslıdır.

(5) = Adem, Rahman'in sırrı gizli ve ezeli bir sun'udur.

Geda = Dilenci.

Dehr = Dünya.

Fenn = Tuzak.

Fâni = Ölümlü.

Ceng = Savaş.

Sulh = Barış.

Lahza = An.

Derya = Deniz.

Yeksan = Bir, birlikte olan.

(6) = Güneş ve ay, arz ve semalar emrine uymuştur.

(7) = Zahiri, Settarı (ayıpları örten) isminin denizi olan adem.

(8) = Yüce yerler ve yerin dibi Zat adının mazharıdır.

(9) = Alt ve üst hep adem madenindendir.

(10) = Âlemi çepeçevre kuşatmış toplanmış denizler odur.

Kamu ebrar = Bütün iyiler (Müslümanlar).

Kabza-i Kudret = Kudret eli, Allah'ın sun'u.

(11) = Sübhan'ın denize benzeyen Zat'ı-nın sanki adem bir damlası gibidir.

(12) = Sıfatlarını toplamıştır büyük.

(13) = Hayat ve nimeti, ekmeği, besleyeni adem.

(14) = Görünen ve gömmeyen herşeyin dermanı oldu.

(15) = Hikmet ehli ahvalini zerre kadar bilmedi.

Pinhan = Gizli.

(16) = Sağı cennet, solu cehennem ve karnı hasrın benzeridir.

(17) = Hesap gününün terazi ve kantarı ondadır.

(18) = Benlik şehrini yık, mekansızlık şehrine gir.

Seyran-ı adem = Yokluğu seyret

Mahv-ı Vücud = Vücudunu yok et, varlığı at.

(19) = Kalbini safi edip ademin genci ol.

Fena gülzârı = Ölümlü gülbahçesi (Dünya).

Şükûf-ü gül = Gül çiçeği.

(20) = Görünmeyen âlemin varlığını meydana çıkarır.

Cennetül-Mev'â = Sekiz cennetten birisi.

Kârbân = Kervan.

Cezb eder = Kendine çeker.

Küllü şeyi'n hâlikun = "Her şey helak olucudur." (Kasas; 88)

Celb eder = Çeker, kendine çeker, yazı ile çağırır.

(21) = Adem şehrine gir ey gönül Allah'ın hikmetine bak.

(22) = Ademi ölümlü sanma, O ölümsüz bir âlemdir.

Külli şey'in yerciu = "Her şey aslına donar âyeti gereği geri döndürür.

(23) = Adem, Allah'ın habercisi ve bir rehber ve başkandır

(24) = Allah'ın Hafız isminin mazharı olup hazine ondadır.

(25) = Bütün isim ve isim sahiplerini toplamıştır adem.

Arz u semâda halk olan = Yer ve Gökte yaratılan.

(26) = Hepsini kuşatmış, sahip ve bekçisidir adem.

(26) = Hûda'nın baktığı yer, büyük Allah evi ondadır.

(27) = Gizli, hazine sırrının açıklığa çıkışı oldu adem.

(28) = Dalgası denizler gibi olan bir okyanustur.

(29) = Âlemlere hayat verir, sabahı ve güneşi adem.

(30) = Yabancılar elinden kurtarır onu, aslandır adem.

(31) = Kalplerin mutmain olması âşıkların bayramıdır.

(32) = Ölümsüzlük devletinin mülkü, gezinti yeridir adem.

Bâr-ı girân = Ağır yük.

(33) = Sıkıntı ve eziyetle belalardan onu kurtarır.

(34) = Gece gündüz çalışıp varlığın yok et

(35) = Allah'ın dışındakilerin karanlığına ay ve güneş gibidir adem.

(36) = Bu denizler adem şehrinde bir damla gibidir.

(37) = Ucu bucağı, başı sonu yoktur ademin.

(38) = Canını vermeyenlerin hepsi ölü olur.

Irgürmek = Eriştirmek.

(39) = Varlığın hepsini ademden almadın mı ey oğul.

(40) = Bu dünyaya çırılçıplak gelmedin mi.

(41) = Harf ve sesi olmayan bir yüksek okuldur.

(42) = Bu kadar konuşmanın hepsinin en güzel sözü adem.

(43) = Arada vasıta oldu Cebrail aleyhisselâm.

"Kenz-i Mahfi" = Saklı hazine.

(44) = Adem şehrinde alınıp satılan bir mal yoktur.

(45) = Öyleyse nerden aldı bu inci ile mercanı adem.

(46) = İnsan, cin, hayvan ve kuşlara emreden bir başkanı.

Âhiri = Sonunda.

(47) = Yer altına koydu öldürdü pehlivanları adem (Neriman: Zaloğlu Rüstemin babası).

Davâ-yı enâniyet = Benlik davası.

(48) = Allah'ın emirlerine aykırı hareket eden günahkârları ve firavun'u ne etti.

(49) = Yaratıklar âleminde çok çeşitlilik gösterir.

(50) = Herbirine nurdan giyecekler giydirir adem.

(51) = Her sıfattan günde binlerce şekil gösterir.

(52) = Hem Gökyüzünün gündoğusu ve dünyanın gülbahçesi adem.

(53) = Sallandıkça güzel koku saçar saçının telleri.

(54) = Muhabbet sarhoşlarının kokusu tenlere hayat verir

(55) = Sabah rüzgârı kır ve ovalara hayat verince.

(56) = Hz. ismail gibi bir Halil'e oğulluk yap.

(57) = Nefsini kurban etmek için emre uy.

(58) = Akve karadan el çekip rahat et

(59) = Büyük bir iş bilmeyip nefsini öldür ve şah ol.

(60) = Attım, parayı isteyip dünya malına aldanma.

(61) = Yerler ve denizlerin inci mercanı adem.

Âli ihsan = Büyük lütuf, bağış.

(62) = Bu cihan gülbahçesinin kurulmasına sebep odur.

(63) = Hikmet ilmi şehrinin ayı, güneşi adem.

(64) = Dünyanın dertlerine Hazret Eyyüb gibi sabret.

(65) = Celladın kılıcı gibi gamzesi bir andayüzbin kimseyi öldürür.

(66) = Ölümlü âlemin Hz. Ali'si adem.

(67) = Vahdet yüzünden parlayan Hz. Lokman'ın nurudur.

Gülistan = Gülbahçesi

(68) = Güzelliğini göstererek âşıkların canını alır.

Berk urmak = Şimşek çakması.

Mur-u Lemân = Parlayan nur.

(69) = Yaratıkların Hakkı perdeleyen çokluğunu bırakıp muhabbet şerh rinegir.

Gülsen = Gülbahçesi.

(70) = Hz. Âdem Huld Cennetinde zevk ederken.

(71) = Onu ayrılık iline saldı Şeytanı adem.

(72) = Hz. Musa'nın elinde bir ağaç iken asası.

(73) = Sihirbazın sihirine karşı bir yılan etti adem.

(74) Hz. İsa'yı Hz. Meryem'in karnında konuşturdu adem

(75) = Amâ âleminde esma ve sıfatlar zatta kaim iken.

(76) = Ahmed'in Nurundan ademin görüntüsü hasıl oldu.

(77) = Bir elinde hayat, diğer elinde yılan zehri.

(78) = Kalbini temizle ki Hak'dan sana misafir gelsin.

(79) = Kainatın varlığı ile övündüğü peygamber âleme gelmeseydi.

(80) = Âb-ı hayat damlasını Hızır'a içir-mezdi.

(81) = Cümle âlem O'nun güzelliğine vurulmuşken.

(82) = Kenan ilinin sultanı Hz. Yusuf'u köle olarak sattırmadı mı?

(83) = Öyle bir sultana hizmetçi olmuşuz ki gam, keder bize ne ki.

(84) = Piri Sami olmuş iken kükreyen as-lanvari adem.

(85) = O adem (yokluk) şehrinde velayet tahtına oturmuştur

(86) = Ölümsüzlük mülküne çeker bütünde.

(87) = Salih'in tende eti, eşyada da arzusu kalmadı.

(88) = Can kuşu kanat açıp uçmakta adem.