106

Zelîl-i âciz-i abd-i Hudâ'yem (1)
Tarîk-i Nakşibend'e cân fedâyem
Muhibb-i çâryâr-ı Mustafâ'yem (2)
Tarîk-i Nakşibend'e cân-fedâyem
Der-i Sâmî'de bir kemter gedâyem

Ömür sermâyesin verdim hebaya
Mukârin olmadım Âl-i Abâ'ya (3)
Habîbullah'a geldim ilticaya
Tarîk-i Nakşibend'e cân-fedâyem
Der-i Sâmî'de bir kemter gedâyem

Ki ben bir andelîb-i kudsiyânım
Bilinmez kande kaldı âşiyânım
Bu âlemde garîb-i nâtüvânım
Tarîk-i Nakşibend'e cân-fedâyem
Der-i Sâmî'de bir kemter gedâyem

Kalemden şak olup seyrâne geldim
Bulut yağmur olup ekvâne geldim (4)
Nebat hayvan olup insâne geldim
Tarîk-i Nakşibend'e cân-fedâyem
Der-i Sâmî'de bir kemter gedâyem

Zuhuratım Muhammed'den Ehad'den
Bu kesret âlemi hubb-ı Samed'den
Halâs et bizleri şahım kemendden
Tarîk-i Nakşibend'e cân-fedâyem
Der-i Sâmî'de bir kemter gedâyem

Beka sultanlarının kullarıyız
Hakîkat bağının bülbülleriyiz
Şahadet âleminin erleriyiz
Tarîk-i Nakşibend'e cân-fedâyem
Der-i Sâmî'de bir kemter gedâyem

Tarîkat cümle haktır olma zâği
Ki dört misbâhı var birdir çerâğı
O misbâhın on ikidir budağı
Tarîk-i Nakşiben'de cân-fedâyem
Der-i Sâmî'de bir kemter gedâyem

Dolaştım âhiri bu hâna geldim
Bir ednâ Salih'em ihsana geldim
Pîrimin pâyine kurbâna geldim
Tarîk-i Nakşibend'e cân-fedâyem
Der-i Sâmî'de bir kemter gedâyem
Hûda'nın aşağılık, aciz kuluyum.

(1) = Dört dostu severim (Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali R A).

(2) = Sami'nin kapısında aciz bir dilenciyim.

(3) = Hz. Resul'ün abasına aldığı (Hz. Ali, Fatma, Hasan ve Hüseyin R.A.) larayakın olmadım.

İltica = Sığınmak.

Andelib-i Kudsiyân = Mukaddes bülbül (mürid).

Âşiyân = Yuva.

Nâtüvân = Zayıf, kuvvetsiz.

(4) = Kalemden parçalanıp gezinmeye geldim.

Kement = Bağ, ayak bağı.

Zağı = Karga, karga gibi.

Misbâh = Işık, lâmba.

Ednâ = Aşağılık.

Pây = Ayak.