111 Akıldan şakk olunmuş bir kılam ben Kesafet âleminde ne kılam ben Bu âlemde garîbim hem-demim yok Latîf-i âlemim kande bulam ben Enîsim munisim yok bu arada Mugaylanlıkta bitmiş bir gülem ben Ki bir zencîrsiz arslan idim evvel Bu kesret içre hâli müşkilem ben Bu âlem halkı hep benden kaçarlar Sanarlar ki buları âkilem ben Eriştim âhiri bir reh-nümâya Meded eyle dedim derdli dilem ben Dedim kıl merhamet ey Hazret-i Pîr Bu berzahda dahi nice kalam ben Tutup destim bana oldu musâhib Der-i Sâmî'de bir kemter kulam ben Cemî-i sohbetinden oldum irşâd Ki kırk yerden yarılmış bir kılam ben Bu halk içre eğer lâl ise dilim Pîrimin bâgçesinde bülbülem ben İçirdi Salih'e aşkın meyinden Ki bir solmaz şükûf-ı sünbülem ben |
Şakk = Yarma, yarılma, parçalanma. Kesafet âlemi = Madde alemi, cisimler. Hem-demim = Arkadaşım. Latif = Allah'ın isimlerindendir. Hoş, güzel. Kande = Nerede. Enîs = Dost, arkadaş, yâr. Munis = Cana yakın. Mugaylan = Diken. Kesret Çokluk. Âkil = Yiyen, yiyici. Âhir = Sonunda. Reh-nümâ = Yol gösteren, kılavuz. Derdli dil = Derdli gönül. Dest = El. Musâhib = Sohbet eden, sohbet arkadaşı. Der-i Sami = Sami'nin kapısı. Kemter = Daha aşağı, itibarsız. Cemi = Bütün. Şükûf-ı Sümbül = Sümbül bahçesi. |