122 Bedensiz bir güzel gördüm efendim İlikten damardan kandan içeru Cânân illerinden sordum efendim Bir cân vardır gizli candan içeru Niceleri vardır hicran gölünde Çok Mansurlar vardır zülfün telinde Hakîkat şehrinde cânân ilinde Bülbüller var o gülşandan içeru "Kün fekân" emriyle döner bir dolâb Öğüdür âlemi misl-i âsiyâb İnceden incedir olunmaz hisâb Çok hikmet var "Kün fekân" dan içeru Geçmeyenler bilmez çarh-ı çenberi İçmeyenler bilmez âb-ı Kevseri Bir gece Pîrimden aldım haberi Mekân vardır lâ-mekândan içeru Gül bülbülü gördü çıktı kabından Bülbüller uyandı kalktı hâbından Pervaneler geçti âteş babından Azm eyledi gülistandan içeru Bu ne ayrılıktır bu ne iftirâk Benlik irâdesin elinden bırak Her neye bakarsan Hak gözüyle bak Gör neler var bu ekvândan içeru Pîr-i Sâmî gibi bâtın sultânı Ârif-i billahtır yoktur akranı Reşâdet babından açmış meydânı Çok merdân var o meydândan içeru Salih ne yatarsın uyan dediler Sıdk ile Allah'a dayan dediler Hak gizli değildir ayan dediler Çok ihsan var bu ihsandan içeru |
Misl-i âsiyab = Su değirmeni gibi. Hâb = Uyku. Bâb = Kapı. Iftirak = Ayrılma, farklı olma. Ekvân = Yaratıklar. Bâtın = İç, içle ilgili. Reşâdet = Manevi olgunluk, irşada ehil. Merdân = Mertler, yigitler. Ayan = Açık. |