135 Ey erenler arslanı Geldin imdada sâkî Doldurdun Erzincan'ı Nûr u ziyada sâkî Nisbet-i Pîr-i Tâgî Sende kurmuş otağı Sînen cevahir dağı Dağıtma yâde sâkî "Allah'u nurun" nuru Sende kılmış zuhuru Cismin tecellî Turu Gönlün me'vâde sâkî Dîdâra karşı canın Aynıdır hem îmânın Solmaz gonca dehânın Gül-i şinâde sâkî Ey andelîb-i Huda Sohbetin ruha gıda Sendedir râh-ı Huda Zât u Esmada sâkî Nefha-i Âdem demi Seninledir hem-demi Hasta diller merhemi Sende ziyâde sâkî Ey sûret-i insanî Asrın şâh-ı merdânı Kıl bizlere ihsanı Bâb-ı sehâda sâkî Şensin Hakk'ın halîli Âşıkların delîli Saykal eyle bu dili Nûr-ı cilada sâkî Himmetü'r-ricâl sende Taklîü'l-cibâl sende Her türlü kemâl sende İşbu arada sâkî Sensin Yûsuf-I Ken'ân Hüsnüne cümle hayran Sen beni eyle kurbân Verme cellâda sâkî Kul eyle bu dergâha Ey enfâs-ı Mesîhâ Ümmet oluben şaha Geldim irşada sâkî Mebde ile meâdım Bilmekliğe mu'tâdım Şâd et dil-i nâşâdım İrgür âbâda sâkî "Men Aref" in sırrını Sende buldum dürrini Hakîkatin bahrini Eyle küşâdE sâkî Dârü'l-emân sendedir Ayn-ı îmân sendedir Hak nümâyan sendedir Vakt-i evhâda sâkî Varlık dağın delmeyen Ağlar iken gülmeyen Şeyhini Hak bilmeyen Düşer hüsrana sâkî Ledünnî varidatın İsm-i zâttır evradın Şefîisin usât in Haşr-ı kübrâda sâkî Esrâr-ı rûh-l âlem (1) Gönlündür levh ü kalem Bir miskin kemter kulam Bâb-ı rızâda sâkî Rûh-ı musavver sensin Nûr-ı münevver sensin Encüm-i enver sensin Şehr-i sabâda sâkî "Küntü kenz"in esrarı Seninledir iş'ârı Nutkun Mesîhâ-vârî Kalbi ihyada sâkî Destin kudret kabzası Ehl-i aşkın cezbesi Gönlün tevhîd ravzası Hubbun Mevlâ'da sâkî Halîl'in gülistanı İsmail'in kurbânı Hem mürşid-i Rabbânî Feyz-i şümâda sâkî Ahadden hem Ahmed'i Bilirsin Muhammed'i Koyma bu mukayyedi Bend-i gulâda sâkî Sil mâsivâyı tenden Ref et hicabı candan Al benliğimi benden Gitsin irâde sâkî Varidatın nûr dağı Derûnun cennet bağı Ağzın hayât ırmağı Kelâmın bade sâkî Vechinde yedi âyet Fâtiha'ya işaret Ey neyyir-i hidâyet Seb'-i semâda sâkî Sensin Hakk'ın habîbi Derdlilerin tabîbi Bırakma bu garîbi Dâr-ı fenada sâkî Günü tuttu himmetin İlhâm-ı Hak sohbetin Cevlân eder nisbetin Fevka'l-ûlâda sâkî Şehr-i hakikat gülü Sensin yine bülbülü Koymagıl ehl-i dili Menzil-i "lâ"da sâkî Rûh-ı akdes sultânı Cân derdinin dermanı Sâmî-yi Erzincani Şeyhü's-saâde sâkî Sâdık kuldur Salih'in Düşmüş kaldır Salih'in Şahım güldür Salih'in İrgür murada sâkî |
Saki = Su veren, içki dağıtan. Zıya = Işık, aydınlık. Sine = Göğüs. Cevahir = Kıymetli madenler. Yâd = El, yabancı Tür = Tur dağı Me'vâ = Yurt, mesken Dîdâr = Yüz, cemal Dehân = Ağız Şinâ = Suda yüzme Andelîb-i Huda = Allah'ın sevgilisi Râh-ı Hudâ = Allah yolu Hemdemi = Can-ciğer arkadaşlık Ziyâde = Fazla Şah-ı Merdân = Mertlerin sultanı. Bab-ı sehâ = Cömertlik kapısı Saykal = Cilacı, cila Himmetü'r-ricâl = Büyük himmet sahibi evliya. Taklîü'l-cibâl = Dağları yerinden oynatan. Arâ = Bölge, mıntıka Enfâs-ı Mesihâ = Nefesi ile ölülere hayat veren. Mebde = Evvel, başlangıç. Meâd = Âhiret Şâd etmek = Sevindirmek. Dil-i na-şâd = Kederli gönül. Ergür = Erdir, eriştir. Âbâda = İmar edilmiş. Dürr = İnci. Küşâde = Açılmış. Dârü'l-emân = Sığınılacak yer Ayn-ı îmân = Hakiki iman. Nümâyan = Görünen, meydanda. Vakt-i evhâd = Asrın önde geleni, zamanın kutbu. Hüsran = Zarar, ziyan. Ledünni = İlahi sırlar. Varidat = Sahip olunan şeyler. Evrâd = Vird. Şefi' = Şefaat eden. Usât = Günahkârlar. Haşr-ı Kübrâ = Kıyâmet günü (1) = Ruhlar âleminin gizli sırları. Levhükalem = Defter ve kalem. Kemter = İtibarsız, noksan. Bâb-ı rızâ = Rıza kapısı. Rûh-u musavver = Cisimlenmiş ruh. Nûr-u münevver = Parlak nur. Encüm-ü enver = Yıldızların en parlaki. Şehr-i sabâ = Saba şehri. Hz. Süleyman zamanında Yemen'de Belkıs adlı Melikenin hüküm sürdüğü şehir. "Küntü kenz" = "Ben bir gizli hazine idim. Bilinmek için mahlûkâtı yarattım." Kudsi hadis. iş'âr = Haber verme. Nutk = Söz, sohbet Mesihâ-varî = Hz. Isa gibi. ihya = Diriltme. Dest = El. Kabza = Tutulacak yer. Ravzâ = Bahçe. Hubb = Sevgi. Gülistan = Gül bahçesi. Şümâ = Mumlar Mukayyed = Bağlı, kaydolmuş. Bend-i gûla = Şeytanî sevgiler. Neyyir-i hidâyet = Hidâyet güneşi. Seb-i semâ = Yedisemâ. Dâr-ı fena = Dünya. Cevlân = Gezinme. Fevka'l-ulâ = En yüksek yer. Ehl-i dil = Gönül ehli, aşıklar. Ruh-i akdes = Pek mukaddes ruh. Şeyhü's-saade= Saadet veren şeyh |