136 Kılalım zârılık Hakk'a edelim çok münâcâtı Delilimiz Muhammed'dir kabul etmez mi hâcâtı Gönül şehrin müzeyyen kıl gözet dâim kulubâtı Gelir sana Huda'dan çok büyük mihmân seher vakti Bizim bu benliğimizdir düşürmüş bizi girdaba Bu bir sihr-i muazzamdır bizi bend etmiş etnâba Teşebbüs edelim sıdkı hulûs ile bir esbaba Duamız müstecâb eyler bizim gufran seher vakti Açıldı ravza-i tevhîd ne durursuz uyanıklar Gülün şeb-nem zamanıdır erişin bağrı yanıklar Saladır cem olunsun reng-i dildâre boyanıklar Cemâlin arz eder âşıklara cânân seher vakti Erişti nefha-i Rahman açıldı lâle sünbüller Okurlar ism-i a'zam cümle kudsîler ve bülbüller Bu esrâr-ı ilâhîden haberdâr olmayan diller Ne yatarsın behey gafil uyan bir an seher vakti Bütün uşşâkı mest etti çıkuben Ravzadan bûyı Zemîni asumanı hep münevver eyledi rûyı Kanı berdâr olan gelsin göründü ebrudan mûyı Bu bir ıyd-ı muazzamdır olun kurbân seher vakti "Nefahtü fîhi min ruhî" unutma ey garîb inşân Düşün bir mebde-i aslın nice bir gezersin hayvan Duhûl et kalb-i irfana bu derde bulasın derman Hitâb-ı "ircıî" Hak'tan gelir her an seher vakti Tarîk-i Nakşibendî'den alanlar vuslat-ı kâmı Figânı andelîb-âsâ ederler subh ile şâmı Kulûb-ı sâliki ihya kılar hep nisbet-i Sâmî Dolar bûy-ı Muhammed'le bu Erzincan seher vakti Pîrimiz Şeyh-i Sâmî'dir Muhammed'dir Anın ismi Bekâbillâh olup zâtı tecellî Turudur cismi Boyanıp reng-i dildâre bilinmez anların resmi Okurlar mekteb-i dilde bular Kur'ân seher vakti Beni benlik harâb etti bu yüzden olmadım ma.mûr Dökülür gözlerim yaşı sanasın mislidir yağmur Tecellî eylese dilber gönül şehri olur mesrur Urur mevci gelir cûşa kamu umman seher vakti Beni benlik harâb etti dilimde kuru da'vâdır Kulûb-ı mutmainnem var pîrim uşşâk-ı Mevlâ'dır Cefakeş Sâlih'em bilmem serimde bu ne gavgadır Ulüvv-i himmetin muhtâcıyam sultân seher vakti |
Zâr = Ağlamak. Münâcât = Yalvaran, dileyen Hâcât = Dilekler, ihtiyaçlar. Müzeyyen = Süslenmiş. Kulûbat = Kalbler. Mihmân = Misafir. Seher = Tan yeri ağırmadan önceki vakit Girdâb = Tehlikeli yer. Sihr-i muazzam = Muazzam sihir, büyü. Bend = Bağlamak. Etnâb = Çadır ipleri. Esbâb = Vâsıtalar, sebebler. Gufran = Affetme, merhamet etme. Müstecâb = Kabul edilmiş, makbul. Şebnem = Çiğ tanesi. Reng-i dildâr = Sevgilinin rengi. Kudsiler = Melekler. Esrâr-ı ilâhi = İlâhi sırlar. Uşşak = Aşıklar. Buyi = Koku. Rûyı = Işık. Berdâr = Asılmış. Ebrudan mûyı = Kaşından kılı lyd-ı muazzam = Ulu Bayram Duhûl etmek = Girmek. Andelib âsâ = Bülbül gibi. Subh ile şâm = Sabah ile akşam. Mekteb-i dil = Gönül mektebi. Mesrur = Sevinçli. Mevci cuşa gelmek = Dalgalarının coşması. Uşşak-ı Mevlâ = Allah'ın âşıkları. |