160


Yeter Salih gulâm oldun bu hana
Yüzün dönder gürûh-i âşikâna

Seni sayd eylemiş nefsin çerisi
Yeter oldun bu dünyânın harîsi

Cihanın devletine yok nihayet
Döner Hak'tan kime kılsa sirayet

Seni bend eylemiştir işbu dünyâ
Ki sen yok yere ha oyna ha oyna

Arada benliğin olmuştur ağyar
Anı mahvet nikâbın açsın ol yâr

Bu rumzu anlayıp iyice fehm et
Düşün bir aslını sen sana rahm et

Seni sen kurtaramazsın iyi bil
Bu derdin çâresine bir deva kıl

Gider bu "Ahsen-i takvim" bozulur
Varıp hep yerli yerine dizilir

Buların cümlesi sende emânet
Gider bunlar çekersin sen nedamet

Ne hâller baştna geldi ne oldun
Sonunda "Ahsen-i takvîm" i buldun

Tefekkür eylegil hâlini insân
Ki sen bir "Alleme'l-esmâ"sın ey cân

"Nefahtü fîhi min ruh?" hitabı
Kime geldi sözüme ver cevâbı

Bu denli ilme mâlik iken iblîs
Senin ilmini bilmedi o telbîs

Sen olmuşken kamu halkın emîri
Gelip oldun bu dünyânın esîri

Nice yıllar gezip devri cihanı
Nihayet buldun işbu âşiyânı

Eğer cân gözlerin bunda açarsın
Beka gülşânına bundan göçersin

Uyan gaflet hâbından olasın şâd
Seni bend etmesin bir dahi sayyâd

Gelip kayd ol meşâyih defterine
Erişesin saadet ahterine

Şerîat ilmiyle eyle amel sen
Derûnun şehrine kur bir temel sen

Cihanda çok velî vardır birader
Ulûm-ı enbiyâyı kılmış ezber

Olara var bu derdin çâresine
Olar merhem olur cân yâresine

Sakın hîç kimseye kılma hıyanet
Bu mahlûkun kamusu hep emânet

Senin işbu vücûdun ariyettir
Bu eşya cümlesi hep devriyettir

Bu âlem dört anâsırdan değil mi
Anâsır hubb-ı Nâsır'dan değil mi

Hazinedarıdır bu âlemin hâk
İyi fehm et bu rumzum eyle idrâk

Muhafız isminin hem mazharıdır
Tevazu ehlinin ser-defteridir

Bu âlemde zuhur eden necaset
Kamusu hâke kıldıkda sirayet

Anı kendi gibi tathîr eder ol
Ki her bir rengile tenvîr eder ol

Dahi su canıdır işbu cihanın
Hayât rüzgârıdır bügil anın

Güneştir cümlesinin pâdişâhı
Anın hem mazhandır aks-i mâhı

Çü mazhardır Cemâl ile Celâl'e
Zevale İrgürür kimin kemâle

Bular bahr-ı hakikatten değil mi
Bular şâh-ı nübüvvetten değil mi

Bular hep sun'-ı rahmânî değil mi
Bular hep hükm-i sultanî değil mi

Buların cümlesi Hakk'ındır ey cân
Deme kimseye bu yahşi bu yaman

Buların sırrına ermek dilersen
Buların aslını bilmek dilersen

Arayıp bul hakîkat erlerini
Saadet burcunun dilberlerini

Sana bildire nefsin ile Rabbin
Bu yolda gün-be-gün artıra hubbin

Zuhur etsin senin kalbinde irfan
Otursun şehr-i dil tahtında sultân

Senin bu benliğin çıksın aradan
Fenâfillâh olup gitsin irâden

Pîrimiz serverimiz Şeyh-i Sâmî
Bu Salih Hazretin kem-ter gulâmı
Gulâm = Köle.

Gürûh-ı âşikân = Aşıklartopluluğu.

Saydeylemiş = Avlamış.

Harîs = Hırsla isteyen.

Sirayet = Buluşma, yayılma.

Ağyar = Yabancı.

Mahvetnikâbı = Yoldukörtüsü.

Nedamet = Pişmanlık.

Alleme' l-esma = 'isimleri öğretti' (Bakara; 31).

"Nefahtü fîhi min ruh?" = "Ruhumdan üfürdüm" (Hicr; 29, Sad;72).
Telbîs = Ayıbını örtüp İyi gösterme.

Hâb = Uyku.

Sayyâd = Avcı.

Ahter = Yıldiz.

Ariyet = Emanet

Devriyet = Dönen, bir cisimden diğerine geçen.

Hubb-ı Nasır = Yardım edeni sevme, vereni sevme.

Hâk = Toprak.

Ser-defter = Defter başı, ilkyazısı.

Necaset = Pislik.

Tathîr = Temizleme.

Tenvir = Nurlandırmak.

Aks-i mâh = Ayın aksi.

Zeval = Sona erme.

Yahşi-yaman = Güzel -Kötü.

Şehr-i dil = Gönülşehri.

Kem-ter gulâmı = Aşağılık, aciz kulu.