Page 43 - Dosta Doğru Dergisi 3. Sayı
P. 43
teşebbihat Hace Muhammed Parisa Ks
bütün tefekkürü Hakk’m, delâilinden başka tir. Böyle bir kimse halk ile şuhud halindedir,
değildir. Bir belâ gördüğü vakit ed-Dârr’ın o huzuru onlarladır. Kulun gönül aynası parla-
olduğunu bilir ve fitneye düşmez. Bir nime- dıkça Hak nûru daha fazla açılır, tecelli eder.
te nâil olunca en-Nâfi’in O olduğunu bilir Ve Kul ihlâsında devam ederse gözünden ve gön-
şükreder. Bütün kâinat ona kudret eliyle arzo- lünden perdeler kalkar, şuhûda erer.
lunmuştur. Onun nazarıda
Bilinmesi gereken diğer bir husus da şudur
hakikatini gizli veya açık haykırmayan hiç- ki: Âyet ve hadîslerde teşbihi andıran kelime-
bir şey yoktur. ler mevcuddur. Bu kelimelerden murad olunan
mânâ ilk bakışta lâfzın zâhirine muhâlif görü-
Bir de içi altın dolu bulunan dağın nasıl ki nür. Lügat müelliflerinin bu müteşâbih kelime-
hiçbir nişanı yoksa, aranmadan nasıl buluna- ler hakkında yaptıkları izahlar da umumiyetle,
mazsa o dağı bilen, kimse de nasıl başkalarına murâd-ı İlâhîye muhâlif düşer ve maksadın.
haber vermezse, Hak Teâlâ Hazretlerinin ma- anlaşılmasına yardımcı olamaz. Meselâ lü-
habbet, mârifet, hizmet ve tâat hazînesini bu- gat kitaplarındaki tariflerden birisi şöyledir:
lan ve bu hazîneye dalan kimsenin de nâm–ı Müteşâbih, hakkında kelime vaz olunmamış
nişânı yoktur, servet ü sâmânı. yoktur. Onu mânâları ifâde için zikrolunmuş şeyler demek-
kimseler bilmez. tir. Bunlar da pek çoktur. Meselâ, yed, ısba vech,
kadem, gibi. İşte bunlar mükâşefe ehli olmayan
Bu bedene rûhun tealluku, aşkın tealluku- kimselerin düştükleri tezadlar cümlesindendir.
dur. Aşk hakkında hakikat sözünü istersen bu
çok ağır bir yüktür. Hazret-i Hakk’a yakın bu- Bu cümleden olarak yine bazı kelimeler de
lunanlardan, yani mukarrebundan başkasına vardır ki, mükâşefelerini nübüvvet mükâşefe-
aşkın hakikatından haber yoktur. Lâkın bu aş- leri nurundan alan mukarrebun tarafından, sır
kın varlığı öylesine zâhir olmuştur ki, zuhuru- sahipleri tarafından vaz’olunmuşlardır. Kurb
nun şiddeti kemâl halindedir. ve ittisâl gibi kelimeler bu cümledendir. On-
ların ibârelerinin, kelimelerinin ve ıstılahları-
Burası anlaşılırsa çok hikmetler elde edilir. nın bazı mânâları herkesin anlayış dereceleri-
Bir hikmeti şudur ki, bunların hakikati mükâ- ne göre inşâallah tevfîk-ı sübhânî ile onlanın
şefât yollarından geçenlere mahsusdur. Mükâ- nûrlanından iktibâs olunarak mümkün olan en
şefe ehillerinin birbirleriyle beraber bulun- açık ilim diliyle açıklanacak, elle tutulur şekil-
maları, gönül aynalarını daha fazla temizler, de tanımlanacaktır. Bunları şimdiye kadar an-
parlatır. İkisi de birbiri sebebiyle çök istifâde lamayanlar anlarlar, inceliklerine nüfuz eder-
ederler. Bu iki ehl-i mükâşefeden refikini ziya- ler. Bunlar, onların dillerinden anlayıp istifâde
ret edene sâlih amel aşkı verilir, ziyâret edilenin etmek isteyenlere yapılan mukaddimelerdir.
de keşif kuvveti artar. Büyük tecellilere mazhar Hak yoluna sülük , eden bir kimsenin o yolda
olur. O, cismânî hayattan sonra Hakk’ı şuhûda ilerleyebilmesi, için o yolun rehberlerinin dil-
dalar, her an huzur ve keşif hâlindedir. Rûhânî lerinden anlaması, bunun için de evvelâ Hak
hayâtına başladığı andan itibaren halkın gö- Teâlâ huzurunda mutlak fakrını itiraf etmesi,
zünden gizlenmiştir. Kul, cismânî hayatın esâ- kalbini temizlemesi, bâtınını safî kılması, niye-
retinde. kaldığı müddetçe Hak Sübhânehu ve tini hâlis eylemesi, onların ifâde ve işâretlerine
Teâlâdah hicabda kalmıştır, Yani perdelenmiş- iyi kulak vermesi lâzımdır. Çünkü Kur’ân es-
dosta doğru 42 | Kasım 2013 rânnı anlayıp, hakikatlerine vâkıf olup, Hakk’a
vâsıl olmanın yolu budur.»