Page 29 - Dosta Doğru Dergisi 3. Sayı
P. 29
eccüh Sohbeti
memiz lazım. Bu da işte bizim noksanlığımız, nankörlük ediyoruz, yine de şükredemiyoruz.
evvela bir defa noksanlığımızı bileceğiz. Allah Bakın efendiler! İnanın buna, Cenabı Hak
bizi noksan halk etmiş.
hiçbir asırda bu asırdaki insanlara, hiçbir ne-
Her ne kadar noksanlık denilince neyi anla- sile, bu asırdaki nesile vermiş olduğu rahatlı-
yacağız? Günahlar, yasakları anlayacağız. ğı safahatı vermemiştir. Yarım asır evvelini de
biliyorum. Elli sene evvelki insanların geçimi
Ama bu günah işleyenlere göre. nerede, şimdiki insanların geçimi nerede. Hiç
Bize göre de bir noksanlık var. Bize göre birbirlerine benzerliği yakınlığı yok. Çünkü elli
noksanlık da şudur ki tam layık ile Allah’ın sene evvel geçim binbir meşakkatle karşılanı-
vermiş olduğu nimetlerin karşılığında biz ona yordu, elde ediliyordu.
şükür yapamıyoruz. Allah’ın vermiş olduğu
bize sıhhat karşılığında biz ona zikir yapamı- Bu geçim nedir biliyor musunuz? Açlık, çıp-
yoruz, şükür yapamıyoruz, zikir yapamıyoruz, laklık.
layığı ile amel işleyemiyoruz bu bir.
İkincisi mesela icabında bizde olan bir has- Açlığı, çıplaklığı gidermek için adam binbir
talık. Veyahut da herhangi bir şeye dayana- meşakkatle geçim elde ediyordu. Şimdi geçim
mazlık. Allah’tan gelen en ufak bir iptilaya bile açlık, çıplaklık değil, şimdi geçim zevki, sefa-
dayanamıyoruz. Bu bir noksanlık değil mi? dır.
Niçin velîler onlara dayanıyorlar? Niçin
peygamberlere Cenabı Hak daha çok büyük Her şey makineleşmiş, her şey otomatik-
çileler vermiş, onlar dayanabiliyorlar da biz leşmiş, bu petroller çıkmış, vasıtalar çıkmış.
dayanamıyoruz? İşte noksanlıklar budur. O za- Efendim makinalar çıkmış, daha insan gücün-
man demek ki: den her şey çıkmış, hep makineye bağlanmış.
Kişi noksanını bilmek gibi irfan olamaz Onun için işte rahatlık, sefahat var. Fakat bu-
Biz noksanlıklarımızı bileceğiz. nun şükrünü yerine getirmiyoruz.
Noksanımızı da burada işte amelde eksikli-
ğimiz var. Yapıyoruz, yine layığı ile yapamıyo- O elli sene önceki nesil binbir meşakkat kar-
ruz. Allah bize bu zamanda bilhassa çok bol rı- sısında bu geçimi sağlarken yine şükrediyor-
zık vermiş, biz zevk sefa içerisindeyiz. Yine de lardı, sabrediyorlardı. Bak, bugün onlarda olan
dosta doğru 28 | Kasım 2013 şükür, sabır yok.
İşte bu da bir noksanlık değil mi bize? Bü-
yük noksanlık. İşte bunların ikmali için bun-
lardan da kurtulmamız için geldik buraya.
Allah’ın bir hak kapısına geldik. Allah’ı is-
temeye geldik. Çünkü Evliyâullah sohbetinde
der ki:
Babını çalar taamını yerim
Bab, kapı demek. Taam ise yemek. Kapısını
çalar yemeğini oradan alır, yerim, diyor.
Bir dilenci bir zenginin kapısına gittiğinde o
kapıyı çalması lazım ki o kapıdan ona bir parça
ekmek alsın yesin.
O kapıdaki dilenciden mana, onun delili ne-
dir? Bak! Cenabı Hak buyuruyor ki: “Fe em-
mel yetime felâ tekhar, ve emmes sâile felâ ten-
har”15 “Yetimlere saillere ihsanda bulunun”.
Allah bir sâile ihsanda bulunun derse, biz de
onun sâili olursak bize ihsanda bulunmaz mı?