Page 191 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 191

Tasavvuf Sohbetleri -1                                           191

            açmış. Açınca ne kadar müridi varsa, çıkmışlar cennetin köşelerine. İşte bak
            demiş:
               “Cenâb-ı Hakk’ın bize verdiği bu salahiyeti biz bugün için saklıyorduk.”
               Bu  dünyada  eteğine  sarılana  sorgu  sual  olmazmış.  Bizim  büyüklerimiz
            duaları, emirleri bunu emrediyorlar.
               “Yâ Rabbî, Seydâ’nın eteğinden elimizi kaydırma!”
               Bizim  büyüklerimiz,  bu  duaya  çok  kıymet  vermişlerdir.  Bu  duayı  bize
            tavsiye etmişlerdir.
               Bu  etekten  elin  kaymaması:  Unutmamaktır.  Bizde  de  râbıta-yı  Nakşî
            hayâl  vardır.  Ama  derste  de  olabilir.  Dersin  haricinde  de  olabilir.  İçerde,
            dışarda  işimizde,  ibadetimizde,  zikrimizde,  oturmamızda,  yememizde,
            içmemizde  daima  Şeyh  Efendimiz’i  hayâl  edersek  işte  bu  râbıta-yı  Nakşî
            hayâldir. Unutmayınız. Unutmayınca etekten el kaymaz. Allah göstermesin
            etekten  el  kayması  ne  demektir?  Yedi  kat  arş-ı  âlâdan  düşmektir.  Arş-ı
            âlâdan  düşen  vücutta  bir  şey  kalmaz.  Şafiîlerin  lisanında  ‘seydâ’  şeyh
            demektir.
               Hakikat şehrinde bir güzel gördüm
               Bir göreni göremedim ne çâre
               Sevdâ-i aşkından yanıp kül oldum
               Bir bilen yok soramadım ne çâre
               Allah bu kelâmların hakikatini bize anlamamızı kısmet etsin. Senin her
            nimetin râbıtanda.
               Sâlih Baba: “Sebeb-i necâtım Hazret-i Pîrim” buyuruyor.
               Her  nimetin  râbıtayla  olacağını  ifade  ediyor.  Şeyh  Efendisinin  velâyet
            nurunu görmüş. Velâyet yüzünü görmüş. Bakıyor ki herkes bundan bîhaber?
               Görememişler.  Ama  bir  başka  kelâmında  da  bizlere  ikaz  vardır?  Ders
            vardır.
               Sâlih gibi vardır çok ehl-i diller
               Pîri Sâmi bahçesinde bülbüller
               Solmaz şukûfeler dikensiz güller
               Hiçbir goncasında hâr bulamadım
               Sâmi gibi sâdık yâr bulamadım
               Bütün sâlihlere ifade ediyor. Hakikat şehrinde bir güzel gördüm ama bir
            göreni  göremedim.  Ne  çâre?  Evliyâullâhın  zâhiri  ile  kalmayın.  Mecâzınızı
            hakikate götürün.
               Hayâlden  nakşe  geçerseniz,  nakşî  hayâlî,  nakşî  Cemâl  yaparsınız.  O
            zaman hakikat şehrinde bir güzel görürsünüz. O zaman evliyâullâhın manevî
            yüzünü  görmüş  olursunuz.  Demek  ki  evliyâullâhın  manevî  yüzünü
            görememiş ki sonunda da:
               Aç vuslat perdesini göster yüzünü
               Çok ağladım gülemedim ne çâre
               Sen  yüzündeki  nikâbı  kaldır.  Zâhirden  beni  kurtar.  Senin  maneviyâtın
            var. Zâhirinle beni aldatma. O maneviyatını göster.
               Bir zaman bekledim Leylâ dağını
   186   187   188   189   190   191   192   193