Page 8 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 8
8 Gül'den Bülbüllere
Biz kulluğumuzu yapalım, emir ve yasaklara uyalım. Veren Allah ne
verirse ona uyalım (şükredelim). Tecellî neyse ona rıza gösterelim. Bizi
Müslüman halk etmiş. Maddî istekler istemeyelim.
Hakk tecellî etmeyince nutka gelmez bir ahad
İzn-i Bâri olmayınca nutka gelmez bir ahad
Hayır ve şer fermanı var. İnanmak Müslümanlığın bir parçasıdır. O za-
man inancımızı hayra yoralım. Hayır ve şer Allah’tan gelir. Cüz’i irâdemizle
şerre yönelmeyelim. Şer istemeyelim. Hayrı isteyelim. Bize şer görünenler
hayırlıdır, biz bilmeyiz. Cenâb-ı Hakk’ın şerre rızası yoktur.
Hadis-i Şerif:
“Sizin için güzel görünen şeyler, sizin için çirkin olabilir.”
Onun için biz hayırlısını isteyelim. Ne gelirse Allah’tan. Hayır da şer de
Allah’tan.
Hayır ne? Bizi her yönden mesut eden; varlık, sağlık, itibar, insanlardan
görmüş olduğumuz kıymet, sıhhat, afiyet, zenginlik. Ticaret sevaptır,
Allah’ın emridir. Bütün ticaret yapanlar zengin olmaz, kimisi az kazanır
kimisi çok kazanır, kimisi zarar eder. Evet bunun bir sa’yı var. Niçin böyle
oluyor? Bir beklediği var. 5 kuruşa aldığını 6 kuruşa satarsa 1 kuruş kâr eder.
Ama 100 lirada 100 lira kâr etse kanaat etmez, yüzde 100 kazanca bile
kanaat etmiyor.
İnsanlar kanaat etmiyor. Bir şey haddini geçince haram oluyor. Tahmin
ettiği bir şey var, 10 liraya satacağı bir şeyi 15 liraya sattı. İsteyerek değil,
pahalı olduğunu bilerek değil, piyasa değişmiş. Burada veren kim? Cenâb-ı
Hak. Alan kim? Cenâb-ı Hak. İnsanlar zarar ederse zarar ettiren kim? Cenâb-
ı Hak. “Vebilkaderi hayrihî ve şerrihi” fermanında kâr, zarar, hepsi var.
Hastalık, sağlık hepsi var.
Bizim için büyük zarar, manevî zarardır. Büyük kârımız amelle olur.
Büyük zararımız da isyanla olur. Manevî kârımız, büyük kârımız Allah’a
itaatle olur. Allah’a itaatte ölçü yoktur. Zâhirde bizim bildiğimiz beş vakit
namazdır. Namazdan başka ibadetler de vardır.
Cenâb-ı Hak: “Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşır.” buyuruyor.
Nafile ibadetlerin de çeşitleri vardır. Herkesin görüşü bir değildir. Çeşitli
mezhepler vardır. Şafiî mezhebi, Hanefî mezhebi, Hanbelî mezhebi, Malikî
mezhepleri var. Bunlarda başka ameller eftal olmuş. Bizde başka ameller
eftal olmuş.
Şafiîlerle, hocaları, meşâyihleri hepsi orada iken toplu yatsı namazı
kıldık. Kamet okuyorlar, sünneti kılmıyorlar, hemen farzı kılıyorlar. İmam
olan hoca efendi de ayağından çorapları çıkarıyor. Hâlbuki bizde çorapsız
namaz kılmak eftal değil. Namaz kıldıktan sonra duayı da yaptılar. Fakat
Horasan Müftüsü Muhammed Sıddık Efendi:
- Her zaman biz size tâbi oluyoruz. Bu sefer de siz bize tâbi oldunuz.
Duanın evvelinde fazilet var, ahirinde de fazilet var dedi.
Biz önce sünnet, farz, son sünnet, vitr-i vacip kılarız. Onlar ne yaptı?
Farzı kılıp dua ettiler, sonra da tekrar iki rekât sünnet kıldılar. Ama sünneti
herkes kendi kendine kıldı. Başka da dua etmediler. Vitri hiç kılmıyorlar.
Yatsıdan ayrı olarak, gece namazı olarak vitir kılıyorlar. Şimdi burada