Page 57 - Dosta Doğru Dergisi 2. Sayı
P. 57

zemez. Bu deryanın helâk ettiği bir      dalında derinleşmiş bulunursa bulun-      neyi gizlediklerini neyi açığa vurdukla-
kimseye artık hayat yoktur. Dünya de-       sun, dünyadan ve dünyevî arzulardan,      rını da bilir».
nizleri insanı ancak dünya hayatından       mal ve makam sevgisinden, halktan ve
ederler. Bu deniz ise hazırlıksız girenle-  bütün dünyevi lezzetlerden, zevklerden        Üçüncüsü; Arifin kendisiyle Rabbi
rin ebedî hayrını mahveder. Bu iki teh-     kalben yüz çevirip kendini mârifetullah   arasında gizli olarak yaptığı te’vîldir.
likenin neticelerini de bu münasebetle      yoluna vakfetmedikçe, dînin hakikat-      Meselâ, «istivâ» lâfzıyla murad olunan
birbirinden ayırmak lâzımdır.               lerini hâliyle ve kaaliyle yaşamadıkça    mânalardan sırrına gelen mânâ kendi-
                                            avâmdan sayılır. İnsan, öğrendiğini Al-   sine göre ya kat’î olur, yahud meşkuk,
    İkincisi: Te’vili bazan avâmdan olan    lah için öğrenecek, yaptığını Allah için  yahud zann-ı galible maznun olur.
bir âlim yapar. Bu da yasaktır. Bu, bir     yapacak, şeriatın bütün hudud ve âdâbı-   Kat’î olursa itikad eder, şek karışmışsa
dalgıcın daha yüzmeyi bilmeyen bir          na riâyet edecek, ibâdetlerine dikkat ve  ictinâb eder. «Allah’ın veya Rasûlünün
kimseyi zorla tutup denizin derinlikle-     özen gösterecek, Allah’ın ve Rasûlünün    bundan müradının şu olduğunu zan-
rine daldırmaya çalışmasına benzer. Bu      sevmediği şeyleri terkedecek, kalbini     nediyorum» diye hüküm vermekten
sebeble bu da yasaklanmıştır. Çünkü o       mal ve makam sevgisinden temizleye-       sakınır. İhtimaller üzerinde tercih yap-
güne kadar ayakları suya değmemiş bir       cek, dünyayı hakir ve kıymetsiz göre-     maz ve meseleyi daha fazla anlaşılmaz
kimsenin zorla denize, daldırılmasında      cek, âhireti de gönlünden çıkaracak,      hâle getirmekten sakınır. Şekke düşene
tehlike vardır. Kendine, sahilin dibi, gö-  Allah’ın sevgisini kazanmak mevzuu        şekkettiği yerde durması vâcibdir. Galip
rünen, yerinde sahib olabilse bile biraz    yanında firdevs cennetlerine de bakma-    zanla zannetse bile hakkında bir şey ko-
ilerleyince sahib olamaz. Dalgıç, böyle     yacak, bütün gayret ve himmetini yal-     nuşmamalıdır.
bir kimseye sahilde beklemesini em-         nızca Allah’a. O’nu tanımaya, sevmeye
retse bile o kimse bekleyemez. Çünkü        ve kulluk etmeye tahsis edecek. Böyle         Zanna gelince: Zannın iki müteal-
böyle büyük bir denizin dalgaları onu       bir kimse havâsdan sayılır.               lâkı vardır. Biri, sırrına gelen mânânın
sahilde bekletmez. Birkaç kerre tatlıca                                               Allah hakkında câiz olup olmadığı,
sarsar, sonra altına alır. Bu durumda           Eğer böyle yapmayıp da ağyârdan       muhal bulunup bulunmadığıi; diğeri,
kendini dalgalara kaptıran kimse, koca      birinin zevkine gönlünü kaptırırsa bu     tereddüdünün câiz olduğunu kesin ola-
gemileri alt eden dalgalar altında çır-     vadide helâk olur. İşte tehlikeler böyle  rak bilmesidir. Lâfızla murad olunan bu
pınırken onu yutmak üzere ağızlarını        nazik yerlerdedir. Buradakilerin onda     mudur, yahut başka bir şey midir?
açmış timsahlara yem olacak, kalbi kor-     dokuzu helâk olur. Bu kesret denizi-
kudan titreyecek, irâdesini tamamen         nin dalgalarına kendini kaptırmayan           Birinciye misal olarak «istiva» yı
ve ebediyyen kaybedecek ve mahvola-         ve Allah’a tahsîs-i nazar eden bir kimse  alalım. Şöyle dersek: «Burada husûsî bir
caktır. Bu kendisine te’vîl kapısı açılan   gizlenmiş inciyi bulur ve seadete erer.   nisbet, yani alâka vardır. Bu alâka şu-
bir avâmın hakikî durumunu izah eden        Hazine içindeki sırra vâkıf olur. İşte    dur: Allah Teâlâ bütün âleme tasarru-
misaldir. Âyetleri zâhirlerinin hilâfına    bunlar, kullar içinde:                    funu Arş’dan yapar. Emri semâdan arza
te’vîl eden kimseler de bu zümreye da-                                                oradan tedbîr eder. Yani kâinâtı arşdan
hildir.                                         —«Bizim tarafımızdan nâil olabile-    idâre eder. Muhakkak ki Allah Teâlâ
                                            cekleri en güzele nâil olanlardır.»       Hazretleri Arş’da ihdâs etmediği bir şeyi
    Kimler avamdandır, kimler değil-                                                  kâinatta ihdâs etmemiştir. Aynı şekilde
dir? İster edib, müfessir, muhaddîs,            —«İşte bunlar fevz ü felaha erenle-   yeryüzündeki nakşı da böyledir. Yahud
fakih veya kelâmcı olsun, ilmin hangi       rin ta kendileridir.»                     yeryüzü nakşı da bunun gibidir. Meselâ
                                                                                      bir ressam da aklına, hayâline gelmeyen
ağustos 2013                                    —«Ve Rabbın onların sadrlarında
                                                                                                         dosta doğru | 55
   52   53   54   55   56   57   58   59   60   61   62