Page 53 - Dosta Doğru Dergisi 2. Sayı
P. 53
eller ve hikmet hâzineleri sonsuz- sırlarının temizliği ve kalblerinin bütün Şeyh Ebû Abdirrahman es-Sülemî
dur. Fakat bunların güzelliği basiret kötülüklerden müberrâ olması onları der ki:
sahihlerinden başkalarına görünmez. Hakk’ın müstesna lutuflarıyla bu maka-
Kur’an dilini bilmek, fıkıh bilmek, aka- ma getirmiştir. «Cenâb-ı Hak bu taifeye İşaretler-
aidi çok iyi bilmek, Kur’an âlemine ayak le, diğer insanlara da ibarelerle hitâb
basmanın mukaddimesidir. Bu ise Hak Eğer peygamberlerden sonra bu etmiştir. Onlara ibâdetlerinde ihlâs ri-
Sübhânehu ve teâlâ hazretlerine vâsıl hulefâ-i râşidînin Kur’an’ı anlamaya ha- asîb ederek ihlâs ehlinden kılmış, onla-
olmak isteyen hak yolcularının mu- zırlayıcı ikazları, sualleri ve tavsiyeleri rı vahdâniyyetinin hakikatlerine vâkıf
hakkak elde etmeleri gereken şeyler- olmasaydı herkes yolda kalırdı. Körle- kılarak büyük ni’mete erdirmiş, onlara
dendir. Korku ve ümid, sabır ve şükür, rin ellerindeki asalar hep onların ver- münâcâtına devam takati vererek te’-
muhabbet ve şevk bu yolcuların başlıca dikleridir. Gözlülere de nur saçmışlar yid etmiş, bir de muhabbetini vermiş,
azıklarıdır. Yolun başlangıcında belâ yollarını aydınlatmışlardır. Çünkü Ra- rûhlarnı muhabbetiyle temizlemiş,
geldiği vakitlerde sabırlı olur, sonların- sûlullah’a her bakımdan yakın olmuşlar onları kurb-i huzuruna almış, onlara
da belâ geldiğinde, büyük zorluklarla ve onun sırlarına mahrem olmuşlardır. sonsuz mevhibelerini saçmış, kelâm-ı
karşılaştıklarında sabırlı olurlar. Daha İlâhisinin mânâlarını onlar üzerinde
sonlarında belâ geldiğinde, büyük zor- Böyle bir sâlike selefin sözlerini ve onlar vasıtasıyla izhâr etmiş, gönül-
luklarla karşılaştıklarında şükrederler. nefsâniyyet dahliyle takdim, tehir veya lerini ve dillerini hikmet ırmaklannm
İşin kemâline ulaştıkları vakit Kur’- birbirine tafdil etmemek gerekir. Herbi- mecrâsı kılmış, onlan kendine enis
an’lâ ma’mûr kıldıkları gönüllerini iyi risi kendi meşrebince, kendi fehmince edinmiş, zâhirî durumlarda onları her
muhâfaza etmeye çalışırlar. Buralardan, vahdet deryasının dalgıcı olmuşlardır. türlü kötülüklerden korumuş, yeryü-
sonra akıl gönlün emrine verilmiş, gön- Her birisi kendi himmetince cevhere zünde halk için nûr kaynağı, gökyü-
lün düşmanları öldürülmüştür. nâil olmuşlardır. Zâhidler ve âbidler zünde meleklerin muktedâsı kılmıştır.
ahireti düşünmüşler, müridler kendi Onlar her an Allah ile meşguldürler ve
Sâlik, Kur’an’ı anlamış olması saye- hünerleriyle ve noksanlarıyla uğraşmış- ancak Allah ile teselli bulurlar’. Onlar
sinde kendi nefsinin ayıplarıyla meşgul lar, kimisi varlık yokluk esrarına kafa kendilerini Allah’a vakfetmedikçe Allah
olmaya vakit yetiremez ki başkalarının yormuşlar, kendilerine göre bazı şeylere da onlara sırlarının hâzinelerini açma-
ayıplarıyla uğraşsın. Artık bundan son- nail olmuşlardır. Hakikatte cümlesinin mış, Allah’dan başka her şeyi terkedince
ra şunu bunu ithâm etme derdinden muallimi, yâni öğreticisi Allah Teâlâ de sonsuz hazîneleri onlara açılmıştır.
kurtulur. Buralardan sonra muhlislerin Hazretleridir. Kulları içinde onları seçmiş, onları nice,
ayaklarının nerelerde kaydığını ve nere- memleketlerde nûr kaynağı kılmış, on-
lerde mekr-i İlâhîye ma’rûz kaldıklarını Herkesin nasibi fehm gözünün te- ların enîsi, celisi, musâhibı, kalblerinin
anlar. Bundan sonra sırrının basiretine mizliği ve hastalıklardan uzaklığı de- sürûru ve gözlerinin nûru olmuştur.
esrâr-ı gaybiyye görünür ve onlarla bir recesindedir. Peygamberlerin Efendisi Onlar vücudlarıyla halk arasında gö-
müddet meşgul olur. Bunlardan sonra Hazret-i Mustafa -Sal Lallahu Aleyhi rünmüşler, fakat kalbleri bir an Hak’dan
kendini anlar, yani nefsini bilir. Bun- ve Sellem- Efendimiz bütün peygam- ayrılmamış, kendileri dünyada, kalble-
dan sonra kul, Cenâb-ı Hak Teâlâ haz- berlerden âlim, gönlü hepsininkinden ri ukbâda olmuştur. Rûhlan da Mevlâ
retlerinin müridi olmanın başlangıcına daha sâfi, isim hepsininkinden daha indindedir.» Sülemî - rahimetullah -,
gelir. Bundan sonra anlar ki, peygam- muarrâ idi. Cenâb-ı Hak O’na hitaben: bundan sonra onlann daha bazı evsâfını
berlerden sonra Allah’ın ktiabını en iyi «Allah sana bilmiyor olduğun şeyi öğ- saymağa devam etmektedir.
anlayanlar hulefâ-i râşidindir. Allah retti. Allah’ın fazlı senin üzerinde bü-
cümlesinden razı olsun. Çünkü onların yüktür!» buyurdu. Yine Şeyh Sülemî, «Hakaaiku’t-tef-
sır» inde demiştir ki:
Yine Cenâb-ı Hak buyurmuştur ki:
«Er-Rahman Kur’an’ı öğretti».
ağustos 2013 dosta doğru | 51

