Page 48 - Dosta Doğru Dergisi 2. Sayı
P. 48

hide
   Giriş

Müteşebihat

    HACE MUHAMMED PARİSA KS                     Müteşâbih demek, mânâsında ben-           fıyla uğraşmazlar. Bu zümrenin ekserisi
DİYOR Kİ:                                   zerlik, karışıklık, aynı kelimenin iki zıd-   böyle derlen Allah da -müteşâbihâtı bil-
                                            da da hamledilebilmesi ihtimâli bulu-         mek hususunda herkese aynı derecede
    Şunu bilmek gerekir ki, esrâr-ı mâ-     nan demektir. Babb’ın hitâbının bir çok       ilim ve fehm vermemiştir. Bunlardan
rifetten hiçbir bâtın şeriatın zâhirine     yönleri bulunması hali böyledir.              kimisi de müteşâbih hatla Allah tara-
muhalif değildir. Mârifetin bâtını, şe-                                                   fından mûrad olunanın hakkıyyetine
riatın zâhirini tamamlar. Bu duruma             Muhkem ise, Allah’ın sıfatlarından        iman edip onlardan halka bahsedilme-
göre hakikat ehilleri, işlerin esrarına     ilmine, kudretine, sem’ine; basarına ve       sinin mahzurlu olacağını beyan etmiş-
erdikleri vakit şeriatta vârid olan lâfız-  diğer sıfatlarına delâlet eden âyet de-       lerdir ve bu yolu devamlı olarak kapalı
lara bakıp zâhirlerinın bâtınlarına uy-     mektir.                                       tutmuşlardır.
gunluklarının açık olarak göründüğü
şeyleri aynen, muhâlif görünenleri de           Müteşâbihin zâhirinin te’vîl vecihie-         Sonra Kur’an’ın tamamı mânâ cihe-
te’vil ederek kabul etmişlerdir.            rinden sadece bir veçhe hamdedilmesi          tinden muhkemdir. Bu, âyetlerin itkaa-
                                            zahuridir. Ayetlerdeki ;                      nını gösterir ki, âyetler bütün yönlerden
    Bu cümleden olarak Kur’an âyet-                                                       sağlamdır ve âyetler arasında kat’iyyen
lerinde, hadîslerde ve sahâbe, tabiin,          Elfaz-ı celilesi gibi ki bunların te’vi-  ve hiçbir şekilde tenakuz yoktur, de-
tebe-i tabiînin sözlerinde müteşâbih        lini ancak Allah bilir .                      mektir. Allah Teâlâ:
kelime ve cümleler pek çoktur. Bunlar
gibi, tarikat büyükleri, din büyükle-           «Kalblerinde eğrilik bulunanlara ge-          Elif, lâm, râ. Bu bir kitabdır ki âyet-
ri, yani zâhir ve bâtın ulemâ ve yakin      lince, onlar fitne isteyerek ve onun te’vi-   leri muhkem kılınmış, sonra Hakim,
ehillerinin sözlerinde de müteşâbih         lini isteyerek onun müteşâbih olanına         Habır tarafından tafsil olunmuştur,»
kelimeler çok vâki’ olmuştur. Basiret       tâbi olurlar; Onun te’vîlini ise Allah’dan    buyuruyor ki, bunu açıklar. Kur’an’ın
ehilleri bu hususda buyurmuşlardır ki:      başkası bilmez kil İlimde râsih olanlar       tamamı mânâ cihetinden müteşâbihdir.
«Müteşâbilıâtin viıkuu hakikat yolu-        ise, “cümlesinin Rabbimiz indinden            Bu da âyetlerin birbirleriyle tekaabülü,
nun zaruretlerinden dolayıdır. Bu sırra     olduğuna “inandık” derler. İnce zekâ          tevâfuku, teşâbühü, yani benzerliği ve
binâen peygamberler : mükâşefe ilimle-      sâhiblerinden başkası düşünüp öğüd            birbirlerini izah etmeleri demektir. Al-
rinde ancak remz, îmâ, temsil ve İcmal      almaz.» .                                     lah Teâlâ:
yoluyla konuşmuşlardır. Çünkü her şe-
yin açık söylenmesi, her hakikatin ol-          Ulemâdan bir kısmı, âyet-i celîle-            «Kelâmın en güzelini müteşâbih,
duğu gibi izâhı mü’minlerin avâmmın         nin, «müteşâbihâtm te’vîlini Allah’dan        mesâni bir kitab olarak Allah indirdi.
zihinlerini kanştınr. Havassa mahsus        başkası bilmez» cümlesinde vakıf yapıp        Rablerinden haşyet duyanların cüdleri
şeylerin onlar tarafından anlaşılması       «Müteşâbihâtm te’vîlini ancak Allah           ondan ürperir. Sonra yine onların cild-
müşkildir. Bu cihetle ulemânın havâssı      bilir» dediler., Ehl-i ilmin ekserisi ise,    leri ve kalbleri Allah’ın zikrine meyi ile
da peygamberlerin yoluna uyarak böyle       «İlimde râsih olanlar da müteşâbihâtı         yumuşar. Bu, Allah’ın hidâyet rehberi
yapmışlardır. Allah Teâlâ buyurmuştur       bilirler» şeklinde vakıf yaptılar, tümde      kıldığıdır ki onunla dilediklerini hi-
ki:                                         râsih olupda müteşâbihât ilminden	            dâyete eriştirir. Allah kimi de dalâlete
                                            nasibi olmayanlar ise, «Bunların cümle-
    «O ki sana Kitab’ı indirmiştir on-      sinin Rabbimizden olduğuna inandık»                                    ağustos 2013
dan bir kısmı muhkem âyetIerdir ki          derler ve işi bitirirler; Meselenin etra-
onlar ümmü’l-kita’dır. Diğerleri de mü-
teşâbihâttır.».

46 | dosta doğru
   43   44   45   46   47   48   49   50   51   52   53