Page 51 - Dosta Doğru Dergisi 2. Sayı
P. 51
. Bazıları, dediler ki: Râsih demek; zim,» dedi. yı soranlara demiştir ki: «îstivâ mâlûm,
ilim, kalbinde yerleşen âlini demektir. İnsanın âcz ü kusurunun, ilerledik- keyfiyyeti, yani nasıl olduğu meçhul,
Ayrıca kişinin bir şey öğrenip de inan- ona îman vâcib, ondan sual bid’attir.»
ması, rahatça müdâfaasını yapabilecek çe kendisi tarafından daha iyi görüle- Yani sizde bu ilimlerin temelleri olma-
hâlde bulunmasıdır. Bir de bir kimseye bilmesi sebebiyle sıddıykların seyyidi dığı için bunlarla Allah’ın muradlarının
ilminde râsih denilebilmesi için ilminin Ebu Bekr es-Sıddıyk -radıyallahu anh- ne olduğunu izah mümkün değildir.
eserinin bizzat kendi üzerinde, âzâla- Cenâb-ı Hakk’ın celâlinin sonsuzluğu- Bunları anlaman için ya Kur’an ehli ol-
rında görülmesi ve kişiden muhâlif bir na izafetle: man, yahud onlara yakın olman lâzım-
hareket sudûr etmemesi lâzımdır.» dır, denilir.
‘Ebu Said el-Harraz -kuddise sırruh - —«Seni anlamayı anlamaktan âciz
der ki: olmayı anlamak seni anlamaktır» de- İnsanlara, anlamayacakları şekilde
«İlimde râsih olanlar bütün ilimleri miştir.» Kur’an’da hitabın vaki olmasının sebeb-
ikmâl edip onları irfan derecesinde bi- lerinden biri de, onlara Allah bir yol
len ve cümle mahlûkatın himmetlerin- Huccetü’l-îslâm İmam Gazzâlî diyor açmadıktan sonra kendi kendilerine bir
den yükseğine çıkanlardır.» . ki: şey anlamaya muktedir olamayacakları-
Bazı büyükler derler ki: nı , kendilerine kabul ettirmektir. Allah
—«Müteşâbihâtın te’vîlini Allah bi- —«Birisi çıkıp da: Cenâb-ı Hakk’ın bunun yolunu da kapatmamış, aksine
lir, ilmini Allah’dan alan râsih âlimler insanlara anlamayacakları şekilde hitâb açıkça göstermiştir: Bunların hakîka-
de bilirler. Bunlar sırlarını rablerinden etmesinin ne faydası vardır? derse ce- tına ilân edilecek, mânâları da Allah
gelecek ilhama her zaman açık ve hazır vaben deriz ki: Senin anlaşılmaz olarak dostlarından ve râsih âlimlerden soru-
bulunduran kümmelin, yâni kâmil in- gördüğün hitâblar ehillerinedir, Allah lacak. «Çünkü onların te’vilini Allah ve
sanlardır. dostlarınadır, ilimde râsih olanlaradır. ilimde râsih olanlar bilirler.» Onun için
Onlar Cenâb-ı Hakk’ın muradını ahlar- «Siz de bilmek istiyorsanız ehl-i zikre,
lar. Yüksek akıl sahiplerine hitâb eden ehl-i Kur’an’a gidip sorunuz.» Çünkü
—«Ülü’I-elbâb, yani ince zekâ sahipleri bir hatip, onlara çocukların anlayacak- onlar sizin anlayacağınız şekilde anla-
müstesna olmak üzere başkaları Kur’an’ı ları şekilde konuşmaya mecbur değildir. tırlar.»
tefekkür edip öğüd almazlar, anlamaz- Yetişkinlere göre çocuklar ne ise, ârif-
lâr.». lere göre de avâm odur; Fakat burada Arif imam Ebu Abdirrahman Mu-
çocuklara düşen, anlamadıkları şeyleri hammed bin Huseyn bin Muhammed
«Elbâb» demek, vehm ve hayâl ka- büyüklerine sorup öğrenmektir. Bü- bin Mûsâ es-Sülemî en-Nisâbûrî -kud-
buğundan kurtulmuş ve temizlenmiş yüklere düşen de onlara anlayacakları dise sirruh- ki, - Allah’ her gün kalbi
akıllar demektir. şekilde anlatmaktır. Eğer siz, kendinize fütuhatını artırsın - Cenâb-ı Ali - kerer-
bir sual sorulur da onu cevaplandıracak mellahu vecheh- den mühim rivayet-
—«Kalblerimizi eğriltme ey Rabbi- durumda bulunmazsanız o mevzua ya- ler yapmıştır. Hazret-i Ali’nin Cenâb-ı
miz!». naşmayınız ve yanlış izahlarda bulun- Risâletpenâh Efendimiz’den rivayetleri
maktan, yanlış hükümler vermekten cümlesinden olan
İbnu Atâ der ki: sakınınız. Kur’an’da, câhillere:
«Zeyğ» demek, Hak Sübhânehu ve yani, «Her âyetin bir zahrı bir de
teâlâ hazretlerinden başkasına meylet- —«Eğer bilmiyorsanız ehl-i Kur’an bâtını, her harfin bir haddi, bir de mat-
mek, eğrilmek demektir. olanlara sorunuz,» buyurulmuştur. So- laı vardır,» hadisini rivayet etmiştir.
Huccetü’l-İslâm İmam Gazzâli der ranın sualine cevab verilir. Anlamayan-
ki: İlimde râsih olanlar evliyâullahın ârif lara: Mevkuf ve merfu olarak rivayet edi-
olânlarıdır. Bunlar mârifet meydanında len ve bazı rivâyetlerinde
avâmın mahkum bulunduğu hudud- —«Size ilimden ancak az bir şey ve-
ları aşmış, aşılmaz, sahralarını geçmiş, rilmiştir!» denilir. Böylelerine; gibi lâfız farkı bulunan bu haber
vâsıl olamadıkları hedefleri kalmamış, hakkında bazı büyüklerimiz demişler-
gayelerinin sonuna varmış olmalarına —«Bu vaziyetinizde çok şeylerden dir ki:
rağmen kendilerinden gizlenen şeyle- sormayınız. Eğer sorduklarınızın esrârı
rin kendilerine; açılanlardan daha çok size açılırsa sizi kötü eder!» denilir. Ez-Zahr tefsir demektir. El-Batn
bulunmasından dolayı ilmi Hakk’a nis- te’vîl demektir. El-Hadd sözün mânâ-
bet ve izafe edip kendi aczlerini itiraf Çünkü bu cehaletinizle yüksek me- sından en son anlaşılan, yani had - mef-
etmişlerdir. Seyyidü’l-enbiyâ -sallallahu seleleri anlamaya güç yetiremezsiniz hum demektir. Matla’ yahud. muttala’
aleyhi ve sellem- de kendisinden gizle- ve kafanız, gönlünüz daha fazla karışır, ise yükselinebilen ve sonsuzluğa kanad
nenlere işaretle Cenâb-ı Hakk’a: daha fazla sıkıntıya düşersiniz. Fakat açılan son noktadır, El-Meliku l-allâm’ı
her şeye rağmen bunlara iman üzerini- şulıûda gidilen bir yüksek burçdur.
—«Seni lâyık olduğun şekilde senâ ze vâcibdir. İman mevzuunun ismi belli,
edemem yâ Rabb! Sen kendini nasıl keyfiyyeti meçhuldür. Size mechûldür. Hitâb-ı İlâhîye muhâtab bulunan
senâ ettiysen öylesin!» dedi. Kendine Gaflet ve cehalette ısrarınız sebebiyle kimsenin hâline, sülûkündeki merte-
keşfolunanlara izafe ile de; kendinizi bunlardan uzak kıldığınız besine ve derecesine göre te’vîl değişir.
için bunlardan sual etmeniz bid’attır. Hakîkat yolunun sâlıki ve mârifet ta-
—«Ben sizin Allah’ı en çok bilenini- İmam Mâlik’in bu konudaki sözünün libi her bir mertebeden terakki ettikçe
mânâsı da budur. Yani kendisine istivâ- ona yeni bir kapı açılır. Artık o kimse
ağustos 2013 daha lâtîf bir mânâ semâsının sonsuz-
luğuna yükselir. Cenâb-ı Hakk’ın her
dosta doğru | 49

