Page 10 - Gülden Bülbüllere 2 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 10
10 Gül'den Bülbüllere
bekleyeceksin. Kapının açılması için de bütün sa’yını, ilmini, amelini,
çalışmanı yok edeceksin. Yok edeceksin ki o kapı açılsın sana.
İşte bak, şeriatta bir amel var. Tarîkatta da bir amel var. Tarîkattaki amel
şeriattakinin üstüdür, muhafazasıdır. Şeriatın ameli sekiz ayarsa, tarîkatın
ameli yirmi dört ayar gibidir. Onun için tarîkatı olmayanda ihlâs olamaz. İhlâs
diye bilinen şey yine ihlâs değildir. Tarîkattaki ihlâsla şeriattaki ihlâs
değişiyor. Tarîkattaki ihlâs meşâyihe teslim olmaktır. Her ameli ona teslim
etmektir. Sen onun bir aletisin. O seni hareket ettiriyor. Allah’a teslim olduğu
gibi bir insan meşâyihe de öyle teslim olacak.
Bize her şey Allah’tan geliyor. Hastalık, iyilik, sefâlar, cefâlar hepsi
Allah’tan geliyor. Biz de Allah’tan geldik. Allah’a gitmek için de bir vâsıta
lazım. Nedir o vâsıta? Meşâyihtir, Allah’a giden vâsıta. Sen şimdi kara yolu
ile denize ulaştın. Vapura binmezsen denizde yürümen sana ne fayda verecek
ki? Gidebilir misin? Seni vapur götürür. Öyle ise:
Sermâye bu yolda hemân
Teslim olup şeyhine inan
Bütün amellerinle, sıfatlarınla ona teslim ol. O bir vapurdur. Bineceksin
vapura o seni götürecek. Vapur denizin vâsıtasıdır. Evliyâullâh da Allah’ın
vâsıtasıdır. Allah’tan gelen kulu Allah’a götürüyor.
Allah bize büyük ihsânda bulunmuş. Yoksa bizim iyiliğimizden, bildiği-
mizden değil. Bu kadar insan var. Ne yapıyorlar? Nereden geliyorlar? Nereye
gidiyorlar? Ne iş yapıyorlar? Hiçbir şeyden haberleri yok. Hâlbuki insanların
çalışmasında da yemesinde de giyinmesinde de yaşamasında da ibâdeti var.
Aile efradına da birtakım görevleri var. Ama bunlar dünyadan bîhaberler.
Kelâm-ı kibâr:
Kande gelir yolun senin?
Ya kande varır menzilin
Nerden gelip gideceğin
Anlamayan hayvan imiş
Ey insan! Sen nereden geldin? Nereye gideceksin? O zaman sen hayvan
gibisin. Hayvandan ne farkın var? Allah’tan geldik. Görevimiz onu tanımak,
ona şükretmek, ona itaat etmektir. Bizim kurtuluşumuz ancak fikir, zikir,
şükürle…
Şükür: Rabb’imize çok şükredeceğiz. Vermiş olduğu sıhhate, yiyeceklere,
nimetlere şükredeceğiz. Bilhassa, Allah bizi Müslüman halk etmiş, buna şük-
redeceğiz. İnsanlar yediğinden, içtiğinden, kullanmış olduğu eşyadan, gi-
yindiği eşyadan sorumludur. Nefesinden sorumludur. Bu sorumluluktan nasıl
kurtulacağız? Rabb’ımıza şükretmekle, Rabb’ımızı zikretmekle kurtulacağız.
Nimetimize de o zaman ulaşacağız. Nimetimiz Allah’a ulaşmaktır. Burada
şükür var, fikir var, zikir var.
Bir bardak içtiğimiz suya şükredeceğiz. Bir bardak suyu içmediğimiz
zaman susuzluktan ölürüz. Bir bardak suyun şükründen aciziz. O hâlde bunca
nimetin hangi birinin şükrünü edâ edeceğiz. Ama Allah’a olan kulluğumuzu
yaparsak, bu nimetlerin şükrünü edâ etmiş oluruz. Bilinen bilinmeyen, görü-
nen görünmeyen birçok nimet var ki bilemiyoruz, göremiyoruz. Bu nimetlerin