Page 11 - Gülden Bülbüllere 2 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 11
Tasavvuf Sohbetleri -2 11
şükrü ile mesulüz, sorumluyuz. Bu nimetler bizim için hem şikâyetçidir hem
de şefaatçidir. Eğer biz Allah’a kulluğumuzu yaptıysak şikâyetçi olmazlar.
“Allah, kulları için sayısız nimetler halk etti. Kullarını da kendisi için halk
etti.”
Demek ki biz Allah’a kulluğumuzu yaparsak bu nimetlerin hepsi bizim
için şefaatçi olur.
Bu yediklerimiz, içtiklerimiz hepsi Allah’ı zikreder. Allah’tan gâfil olan
insanlardır. Allah’tan çok ayık olan insanlar da vardır. İnsanlar Allah’tan ayık
olursa bütün nimetler ona hizmet etmiş olur.
Bir nimeti Allah’tan ayık olan bir kul yediği zaman, o nimet Allah’a dua
ediyor: “Yâ Rabbî, diyor, ben bir nimet idim, bu kulun beni yedi onu affet.
Çünkü beni yedi, zikrediyor. Sen bunu affet.” diyor. Allah da affediyor.
Yiyecek bize şefaat etmiş oluyor.
Yediğimiz yemeği gâfil yersek o zaman ne oluyor? O yenen nimet diyor
ki: “Yâ Rabbî, ben bir nur idim. Bu kulun beni yedi. Zulmete gark etti. Seni
zikretmiyor. Mutazarrır oluyorum. Benim hakkımı bundan al.” Şikâyetçi
oluyor nimetler.
Onun için şükür bütün nimetleri artırır. İnancımızı yaşarsak şükrümüzü
edâ etmiş oluruz. Onun için bir bardak suya, bir lokma yiyeceğe şükredeceğiz.
Mademki beşeriz, ihtiyacımız var. İhtiyacımızı gidermezsek perişan oluruz.
En fazla ihtiyaçlarımız: yemek, içmek, soğuktan-sıcaktan korunmak… Bunlar
da nimet değil mi? Her şey için çok şükredeceğiz. “Bir bardak suya bile lâyık
değilim. Sen bunu nimet olarak halk etmişsin. Bu nimeti bana şefaatçi et.
Benden şikâyetçi etme.” diyeceğiz. “Bu yemeği yedim. Sana şükretmeyi, sana
zikretmeyi nasip et.” diye dua etmemiz lazım.
Bir de fikir sahibi olmamız lazım. Fikir sahibi olmazsak Allah’a giden doğ-
ru yoldan saparız. Allah’a giden doğru yol nedir? Allah’a inanmak, Peygam-
ber’e inanmaktır. Kitap’a ve Sünnet’e inanmayanlar Allah’a giden yoldan
sapıyorlar, yanlış yola gidiyorlar. Helâk olup gidiyorlar. Onun için her sözü-
müzü düşünerek konuşalım. Rastgele konuşmayalım. Nefisten gelen
konuşma, bize yasak olan sözler söyletir. Kitap’a, Sünnet’e uymayan şekilde
konuşturur. “Tarîk-i müstakîm”den kaydırır.
Allah yolu: Kitap, Sünnet yoludur. Evvela Peygamber Efendimiz’in
Sünnet’ini işleyelim ki Allah yolunu bulmuş olalım. Resûlullâh’a yaklaşmak
Sünnet’le oluyor. Sünnet’i işlersek Allah’a giden yolu bulmuş oluyoruz. Onun
bu yolundan kaymamak için her sözümüzü Kitap’a, Sünnet’e uydurarak konu-
şacağız. “Bu sözümüz faydalı mıdır? Zararlı mıdır? Kitap’a, Sünnet’e uyuyor
mu? Bu sözümüz şeriatımıza, İslâmiyet’imize aykırı mıdır?” diye düşünelim.
Zikir: Allah’ı unutmamaktır. İnsanlarda ayıklık budur. Ayık olan insan hiç-
bir tehlikeye, zarara uğramaz. Bunu ne ile elde edeceğiz? Bir insan “lâ ilâhe
illallâh” der ama dilindedir. Kalbi ile başka şeyler düşünüyor. Salavat geti-
riyor ama dilinde. Kalbinde başka bir şey düşünüyor.
Hâlbuki Cenâb-ı Hak: “Biz insanların kalplerine nazar ederiz.” buyuru-
yor. “Biz insanların boylarına, soylarına, güzelliklerine, zenginliklerine
bakmayız. Ancak kalplerine bakarız.” buyuruyor.