Page 19 - Gülden Bülbüllere 2 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 19

Tasavvuf Sohbetleri -2                                            19

            riyor. Cebrâil (as) vâsıta. Bir de Peygamber Efendimiz hırkasını göndermiş
            ona.  Hilâfet  gönderdi.  Hırkayı  götürmüşler,  vermişler.  Fakat  götüren  kim
            olmuş?  Hazreti  Ömer  (ra),  adâletin  timsali  Allah’tan  sonra,  Peygamber
            Efendimiz’den  sonra  insanlar  içerisinde  Hazreti  Ömer’den  daha  adâletlisi
            yokmuş. Hazreti Ali Efendimiz’le, Hazreti Ömer Efendimiz beraber hırkayı
            Karânî Hazretleri’ne götürmüşler. Hırkayı ellerinden almamış. Demiş ki:
               — Hırkanın bir hakkı var. Onu vereyim de ondan sonra, demiş.
               Secdeye kapanmış, secdede uzun boylu kalmış. Bunlar beklemişler, bekle-
            mişler kalkmamış. Uyudu mu? Bayıldı mı? diye kaldırmışlar. O da kalkınca:
               — Niçin beni kaldırdınız? Kim beni ayılttı? Ben hırkanın hakkını ödüyor-
            dum. Hazreti Muhammed (sav)’in ümmetlerinin günahları için Allah’tan af
            diliyordum. Dörtte üçünü affettirdim. Dörtte biri kalmıştı, demiş.
               Peygamber  Efendimiz  de:  “Ümmetimin  en  büyüğü,  ümmetimin  en
            hayırlısı.” diye buyurur, Veysel Karânî hakkında.
               Tarîkat onun yolu, bizim yolumuz onun yolu.
               Hazreti Ömer nasihat istiyor. Diyor ki:
               — Yâ Üveys, bize nasihat et.
                 O da diyor ki:
               — Yâ Ömer, sen bir şey biliyor musun?
               —  Biliyorum.
               —  Bildiklerini unut, Allah’ı bil sana yeter.
               Yine nasihat istemiş. Bu defa sormuş:
               — Seni biliyorlar mı?
               — Biliyorlar.
               — Sen kendini unuttur. Allah seni bilsin yeter.
                 Yine nasihat istemiş.
               — Yok yeter, demiş.
               Allah ilmi emrediyor. İlim çok kıymetlidir. Zaten ilim için dünyaya gelmiş
            insanlar.  İlimden  mânâ  Allah’ı  bilmek,  Allah’a  itaat  etmektir.  Fakat  ilim
            insanlara varlık oluyor. Eğer ilmi ile âmil olamıyorsa ilim insanlara varlık
            oluyor. Bunu dünyaya harcayabiliyor. Ama ilmiyle âmil demek o ilmini Allah
            için kullanmak ve ilmiyle amel etmektir.
               Bu  ancak  tasavvufta  olabiliyor.  Tarîkatı  olmayan  ilim  varlığına  düşer.
            Tarîkatı olan ilim varlığına düşmez. İşte ilim varlığına düşmezse o ilim onun
            için kıymetli olur. Onun için bakınız:
               İlim ilim bilmektir
               İlim kendin bilmektir
               Sen kendini bilmezsen
               Ya nice okumaktır?
               İlimden mânâ kendini bileceksin. Rabb’ini bilecek. Halkiyeti bilecek, mah-
            viyeti bilecek. Evvela kendisini bilecek. Kendisini bilmezse daha niçin okuyor?
               Yeryüzünün halifesi Hazreti Ömer, bir hutbesinde Veysel Karânî’yi anlatı-
            yor.  Onu  Resûlullâh’tan  duyduğu  şekilde  methediyor.  Cemaatin  içerisinde
            Hannanoğlu isminde bir sahabe varmış. Bunu işitince halifeye yaklaşmış.
   14   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24