Page 18 - Gülden Bülbüllere 2 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 18
18 Gül'den Bülbüllere
Kande gelir yolun senin
Ya kande varır menzilin
Kanden gelip gideceğin
Anlamayan hayvan imiş
Nerden geldik, Allah’tan geldik. Allah’a gideceğiz. Niye geldik, ona itaat
için. Sâlih Baba şöyle buyuruyor:
Gezeriz hayvan-ı nâtık misâli
Ekl ü şurbdân gayrı ne kârımız var
Kesret-i halk içre çok lâubâli
Söylemekten başka ne kârımız var
Bu insanlar gezerler, yerler, içerler, uyurlar ama ibâdetleri yok. Onların
hayvandan ne farkı var. Kalabalık cemiyet içerisine gittiği zaman ne konu-
şuyor? Laubâli. Laubâli nedir? Şeriata, tarîkata, imana, amele uymayan sözler.
Şöyle kazandım, şöyle aldım, şöyle sattım, şu şöyle yapmış, bu böyle yapmış
diye konuşuyor. Bunlar zaten aleyhte konuşuyorsa günah-ı kebâir oluyor.
Aleyhte olmasa bile bu sözleri konuşma insana gaflet getirir. Kalbi karartır.
Biz şimdi noksan sıfattayız ama Allah’a isyan edenlerden değiliz. Biz bu
noksan sıfatımızı kemâl sıfata çevirmek için çalışıyoruz. Beşer sıfattayız. Eğer
günahı-sevabı bilmezse, hayrı-şerri bilmezse o beşer değil, hayvani sıfatta.
Şeriat cesede emredilmiş. Ceset şeriatı yaşarsa beşer sıfatı kazanır, ateşten de
kurtulur. Bir de var ki nebiler var, velîler var.
Görün nice mahbûb-i Hüdâ var bu beşerde
Biz hepimiz “mahbûb-i Hüdâ” mıyız? Değiliz. Ama bu cemaatin içerisinde
var mahbûb-i Hüdâ.
Mahbûb-i Hüdâ: Allah’ın sevdiğidir. Bu cemaatin içerisinde vardır. Bu
cemaatı buraya muhabbet topladı. Herkesin muhabbeti bir değildir, farklıdır.
Kimin kalbini Allah sevgisi doldurmuşsa bir boşluk kalmamışsa o mahbûb-i
Hüdâ’dır. Allah’ı hiç unutmaz. Çünkü o ehl-i huzur olmuş. Gönül âlemindeki
ahlak-ı zemîmeleri atmadıktan sonra yerine ahlak-ı hamîdeler gelmiyor.
Mesela bir ağaç var, meyve vermiyor. Ama erbâbı onun başını kesip atıyor,
aşı yapıyor. Meyve veriyor. Ama ağaç aynı ağaç.
İnsanlardaki ahlak-ı zemîmelerin atılması için, bunların hepsinin başı
kesilecek. Onlara aşı yapılacak. Ama bunlara aşı yapmak için ne lazım? Evvel
şeriat lazım. Ondan sonra tarîkat lazım. Sonra hakikat lazım. Şeriatla bu ahlak-
ı zemîmelerin hepsi atılmaz. Tarîkatla atılır. Ahlak-ı zemîmelerin hepsi atılır,
ahlak-ı hamîdeler elde edilirse, insan hakikate geçer. İşte o zaman insan beşerî
sıfattan melekî sıfata geçer. Ahlak-ı zemîmeler görünmeyen bir şeydir. İç
âleminde. İçini biliyor muyuz biz? Şimdi, kim kimin gönlünü bilebilir?
Gönlün sahibi Allah’tır. Allah bilir. Bir de Allah’ın bildirdikleri bilir. Bunlar
kimler? Velîlerdir.
Veysel Karânî Hazretleri zâhirde Peygamber Efendimiz’i hiç görmemiş.
Ama onun kadar Peygamber Efendimiz’i seven, onun kadar Peygamber
Efendimiz’i mânâda bilen olmamış. Peygamber Efendimiz’e Cebrâil (as)
vahiy getiriyor. Allah o vahiylerin mânâsını Veysel Karânî Hazretleri’nin
kalbinden doğduruyor. Vâsıtasız ona bildiriyor. Peygamber’e vâsıtalı bildi-