Page 163 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 163
Tasavvuf Sohbetleri -1 163
imiş. Ondan sonra Sıddîk-ı Ekber Efendimiz. Babası Hişam, Ebu Cehil’e
diyor ki:
“Oğlum bunlara, gençlere, sen yedir, giydir. Bunlara kendini ağa olarak
tanıt. Büyüdükleri zaman sana hizmet etsinler, hizmetinden çıkmasınlar.”
O zaman Mekke’de kim güçlü, kuvvetli ise o bey oluyormuş. İlim, tahsil
vesaire yok. Böylece Ebu Cehil gençlere yediriyor, içiriyor. Onlara kendisini
o kadar sevdiriyor ki 366 tane genç tâbi oluyor ona. “Yat” derse yatıyorlar,
“kalk” derse kalkıyorlarmış. Bir gün Peygamber Efendimiz’e diyor ki:
“Yâ Muhammed senin elbiselerin eskimiş, sen de gel, benim oğlanlarıma
karış, sana elbise alayım.” diyor.
Peygamber Efendimiz gitmedi.
“Senin zenginliğin var, ama nesepte ben senden üstünüm. Ben sana tâbi
olamam. Senin elbiseni de istemiyorum.” dedi. Ebu Cehil ona:
“Sen akıldanesin. Benden üstün isen niye sana tâbi olan yok.”
Peygamber Efendimiz:
“Beni sevenler varsa gelsinler yanıma.” dedi.
Bu söz üzerine ilk defa Sıddîk Efendimiz ayrıldı. Peygamberimiz’in
yanına gitti. Ona bakarak 40 kişi daha ayrıldı. Peygamber Efendimiz’in
yanına geldiler. Peygamber Efendimiz’in kabîlesi geniş. Benî Hâşim
Kabîlesi’nden geldiler. Peygamber Efendimiz’in taraftarları artınca Ebu
Cehil bunlara haset etti. Gitti hurma getirdi. Bu 360 oğlana dağıttı. Yetmedi.
Hurmayı saçtılar. Bu sefer de kimisi aldı kimisi alamadı. Sonra da dedi ki:
“Ben bana tâbi olanlara hurma getirdim, yedirdim. Sen de sana tâbi
olanlara getir, yedir.”
Peygamber Efendimiz yıllardır hurma vermeyen kurumuş bir hurma
ağacının dibine gitti.
“Yâ Rabbî, bana bu ağaçtan hurma ver. Ben de dağıtayım. Onlara karşı
mahcup olmayayım.” diye yalvardı.
Ellerini sürünce (Bu konuda rivâyetler var. Mucize hurması diye bir
hurma. Kilosu 70 riyalden satılıyor.) Cenâb-ı Hak, o kuru ağacı yeşertmiş.
Ağaçtan taze hurmalar oluşmuş. Hurma mevsimi olmadığı hâlde o hurmaları
toplamış. Sıddîk Efendimiz’e demiş ki:
“Sen benim vezirimsin. Al bu hurmaları dağıt.”
O da almış. Onları sıraya geçirmiş. Saçmadan güzelce bunları taksim
etmiş, öbür tarafın karşısında. Onlar hurmayı saçmıştı, birbirlerini
çiğnemişti. Alan oldu, alamayan oldu. Sıddîk-ı Ekber Efendimiz güzelce
dağıtınca buna daha çok hasetleniyor kâfir:
“Muhammed’e uyan çocukları döveceksiniz.” diyor.
Diğerleri hemen hücum ediyor. Bunlar 40 tane. Onlar ise 320 kişi.
Peygamber Efendimiz’e uyan çocuklar çok dayak yemişler.
İşte Peygamber Efendimiz’in eline o zaman mübarek bir hurma dalı
geçiyor. Peşine sarıp da o çocukları nasıl çelmişse 320 tane oğlanı evlere
sokturuyor. Hep kaçıyorlar. Evlere giriyorlar. Bunu görünce Mekke halkında
bir şaşırma oluyor. Gencinde, kocasında. Bu ne kuvvet! Bu ne azamet!
Ebu Cehil bu durumu görünce: