Page 167 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 167

Tasavvuf Sohbetleri -1                                           167

            görenler  cennetle  müjdelendi.  Benim  şeyhimin  velâyetini  görenlere  cehen-
            nem haramdır.” diyor.
               İşte Alaaddin Attar Hazretleri:
               “Ben  size  Ru’yetullâh’ı  göstereceğim.”  diyor.  Çünkü  bütün  bu  dönem
            Ehl-i Sünnet âlimleri ile Mu’tezileler tartışmışlar.
               Cenâb-ı Hak: “O velî kulumun gören gözü bizim gözümüz.” buyuruyor.
               Peygamber Efendimiz de buyuruyor ki:
               “Benim öyle zamanım olur ki arş, kürs, levh, kalem benim karşımda bir
            zerre  kalır.  Çok  küçük  kalır.  Hep  seyrederim.  Öyle  zamanım  da  olur  ki
            yanımda Ayşe’den başka bir şey görmem, bilmem.”
               Bu da ne? Peygamber Efendimiz’in nübüvveti. Cebrâil nübüvvetine vâsı-
            ta  oldu.  Allah’tan  vahiyleri  getirdi.  Kur’ân-ı  getirdi.  Bir  de  Cebrâil’in
            olmadığı yerde doksan bin kelâm konuştu Allah ile Miraç’ta. Cebrâil onu bu
            makama kadar götürdü.
               Sonra:  “Ben  gelemiyorum  artık  yâ  Resûlullâh.”  dedi.  Oradan  sonra  7
            vâsıta daha değiştirdi. Ondan sonra Allah ile Peygamber Efendimiz arasında
            bir  şey  kalmadı.  “Gâbe  gavseyn”  kelimesi  onun  için  inzâl  oluyor.  “Gâbe
            Gavseyn  ev  ednâ”  İşte  o  zaman  konuşuyor.  Doksan  bin  kelâmı.  Bu
            kelâmların  otuz  binini  ashâba  bildiriyor.  Otuz  binini  Sıddîk-ı  Ekber
            Efendimiz’e bildiriyor. Otuz binini kimseye bildirmiyor. Kendisinde kalıyor.
               Hadis-i  Kudsîleri  Peygamber  Efendimiz  söylememiş.  Lafzı  Peygamber
            Efendimiz’in,  mânâları  Cenâb-ı  Hakk’ın.  Yani  Hz.  Allah,  Peygamber’in
            ağzından konuşmuş.
               Velîlerde bu özellikler vardır. Mademki velîler, Peygamber Efendimiz’in
            velâyetinin vârisleri. Âlimler de nübüvvetinin vârisleri.
               Tarikat: Velâyet, bâtın demek. Nübüvvet: Şeriat, zâhir demek.
               İşte  Alaaddin  Attar  Hazretleri,  Mu’tezilelere  üç  gün  bâtın  gözüyle
            bakıyor.  Onlar  da  gusüllü  ve  taharetli  idi.  Hepsi  patır  patır  dökülüyor.
            İrâdeden  çıkıyorlar  Sonra  mübârek  onları  yine  kendisi  ayıltıyor.  Hepsi
            ayaklarına  kapanıyorlar.  Ehl-i  Sünnet  oluyorlar.  Ve  Attar  Hazretleri’nin
            müridi  oluyorlar.  Allah  hepimizi  tembellikten  korusun.  Peygamber
            Efendimiz öyle dua edermiş:
               “Yâ Rabbî, tembellikten sana sığınırım.”
               Hâşâ, o tembel olur mu hiç! İnsanların, meleklerin, cinlerin de gayretlisi
            var. İnsanlarda gayret var. Akıl var. Tembellik var. Görme var. İşitme var.
            Cenâb-ı  Hakk’ın  sekiz  sıfatı  insanlarda  vardır.  Fakat  Cenâb-ı  Hak,  onlara
            cüz’î vermiş. Meselâ görme vermiş. Cüz’î vermiş. Az vermiş.
               Ama bütün mükevvenâtın ilmi toplandığı zaman sadece insanların değil,
            cinler ve melekler de dahil, Peygamber Efendimiz’in ilminin yanında zerre
            kalıyor. Bir denize karşı bir damla kalıyor. Ne bu? Peygamber Efendimiz’e
            verilen  ilim.  Peygamber  Efendimiz’e  verilen  görüş.  İnsanlarda  sekiz  sıfat
            var. Cenâb-ı Hak insanlara adâlet vermiş. Merhamet vermiş. Şefkat vermiş.
            Ama  bütün  bunlar  Peygamber  Efendimiz’in  ilminin  yanında  zerre  kalıyor.
            Aklı  da,  gücü  de,  kuvveti  de,  merhameti  de...  Hepsi  onun  yanında  zerre
            kalıyor. Onun için Peygamber Efendimiz:
   162   163   164   165   166   167   168   169   170   171   172