Page 164 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 164

164                                                Gül'den Bülbüllere

               “Niçin şaşırıyorsunuz. Gelsin güreşelim.” diyor.
               O  zaman  Ebu  Cehil’e  itibar  eden  çok.  Diğer  tarafta  Benî  Hâşim
            kavimlerinden, Peygamber Efendimiz’in amcaları:
               “Yâ Muhammed böyle bir teklif var. Ne dersin?”
               “Bizi mahcup eder misin?” diye soruyorlar.
               O da:
               “İnşallâh mahcup etmem amca.” diyor.
               Bunlar şimdi güreşe karar veriyorlar. Ama öyle rastgele değil. Gün tayin
            ediyorlar.  Şart  koşuyorlar.  Şartları  da  şu:  Hangi  taraf  yenilirse  Mekke
            halkının  tümüne  ziyafet  verecek.  Mekke  halkı  buna  seviniyorlar.  Karar-
            laştırdıkları gün geliyor. Ebu Cehil soyunmuş. Güreş elbiselerini giyinmiş.
            Peygamber Efendimiz normal elbisesi ile geliyor. Hiç değiştirmiyor. Amca-
            ları diyorlar ki:
               “Oğlum  bak,  Ebu  Cehil  giyinmiş  hazırlanmış.  Eğer  korkuyorsan  vaz-
            geçelim.”
               Peygamber Efendimiz:
               “Hayır korkmuyorum. Ben böyle gideceğim.” diyor.
               Ebu Cehil soruyor:
               “Sen güreşmeye gelmedin mi? Eğer korkuyorsan güreşmeyelim.”
               “Hayır  korkmuyorum.  Yalnız  ben  senin  dediğin  gibi  güreşmeyeceğim.”
            diyor.
               Beline bir kemer bağlıyor.
               “Sen de bağla.” diyor.
               “Evvela  sen  benim  kemerimden  tut.  Sen  beni  ileri,  geri,  sağa,  sola
            yerimden kaydırırsan, sen beni basmış olacaksın. Ben de senin kemerinden
            tutacağım.  Seni  yerinden  kaydırıp  yere  vurursam  ben  seni  basmış  ola-
            cağım.” diyor
               Bu kararda aralarında fark var.
               Herkes  şaşırıyor.  Ebu  Cehil  Peygamber  Efendimiz’in  kemerinden
            tutuyor. Sanki orada kurşunlanmış gibi. Bir türlü kımıldatamıyor. Zorluyor,
            zorluyor... Kuvveti kesiliyor.
               “Otur! Bir saat dinlen.” diyor Peygamber Efendimiz.
               Bir daha zorluyor. Yine:
               “Bir  saat  daha  dinlen.”  diyor.  Sonra  burnundan  kan  geliyor  Ebu
            Cehil’in.  Peygamber  Efendimiz’i  yerinden  oynatamıyor.  Sıra  Peygamber
            Efendimiz’e  gelince  babası  ve  tarafları  kılıçla  yürüyorlar.  Peygamber
            Efendimiz’e tutturmak istemiyorlar. Hamza hemen kılıcının çekip yürüyor.
               “Ölme  olacaksa  hepinizden  önce  ben  öleceğim.  Durun  burası  er
            meydanı, güreş meydanı. Benim yeğenim onun hırkasını bir tutsun. Kılıç mı
            vuracağız yoksa sulh mu olacağız.”
               Hz. Hamza’dan çok yılmışlar, çok korkmuşlar. Hepsi geri duruyorlarmış.
               “Yâ Muhammed tut. Sen de tut hasmından.” diyor.
               Peygamber Efendimiz, onu tutunca kaldırıyor. Başını çeviriyor, çeviriyor.
            Arkasını  yere  vuruyor.  Bu  kafirin  ondan  sonra  küfrü  artıyor.  Peygamber
            Efendimiz’e karşı düşmanlığı artıyor.
   159   160   161   162   163   164   165   166   167   168   169