Page 171 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 171

Tasavvuf Sohbetleri -1                                           171

               “Siz  hepiniz  dökülürseniz  bu  gemiyi  bu  balık  bırakmayacak.  O  beni
            istiyor.  Ben  kusurumu  biliyorum.”  diyor.  Onlara  kim  olduğunu  demiyor.
            Sadece: “Bu balık beni istiyor” diyor. Atıyor kendisini. Balık onu yutuyor.
            Yutunca  balık  gidiyor  deryânın  dibine.  Gemi  kurtuluyor.  40  gün  balığın
            karnında kalıyor. Gecenin karanlığı, balığın karnı, deryânın dibi...
               “Yâ  Rabbî!  Bütün  melekler,  insanlar,  cinler  güçlerini  sarf  etseler  beni
            burada koruyamazlar ama Sen beni korursun.” diyor. Zikri de şöyle:
               “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn”
               Zikre devam ediyor balığın karnında. Balığın karnı çok büyükmüş. Yutar-
            ken hiçbir yerini incitmiyor. Hap yutar gibi yutmuş. Cenâb-ı Allah da balığa
            emrediyor:  “Ey  balık,  Yunus  karnında  olduğu  müddetçe,  sakın  bir  şey
            yemeyeceksin. Çünkü onun yeri daralır. Yerini dar etme.”
               Yunus  karnında  olduğu  müddetçe  hiçbir  şey  yemiyor  balık.  Midesi  de
            onu  eritmiyor.  Yunus’u  muhafaza  ediyor.  Sanki  bir  odada  oturur  gibi
            oturuyor.  Yunus  zikrine  devam  ediyor.  39  gün  olunca  bakıyor  ki  Yunus
            aleyhisselam balığın o kara vücudu cam oluyor. Her tarafı seyrediyor. Şimdi
            şu  oturduğumuz  salon  cam  olsa,  ne  tarafa  baksak  o  tarafı  gösterir.  Zikre
            devam  edince  deryanın  dibini  de  seyrediyor.  39  gün  olduktan  sonra  balık
            Ninova  denilen  sahile  Yunus’u  çıkarıyor.  Balığın  karnından  çıkarken  de
            hiçbir  yeri  incinmiyor.  Zaten  kavmi  de  iman  etti.  Yunus  aleyhisselam’ı
            arıyorlar. O da geliyor tekrar kavminin içerisine.
               Sâlih Baba ne diyor:
               Mekânım batn-ı hût oldu memâtım lâ-yemût oldu
               Muhâfız ankebût oldu ben oldum gâr-ı dervişân
               Batn-ı hût: Balık karnı. Ankebût: Örümcek.
               Burada Yunus’tan mânâ bir insanın ruhudur. Balıktan mânâ nefs-i emmâ-
            resi.  Yutmuş  onu.  Ancak  bir  evliyâullâhtan  almış  olduğu  zikirle  o  evvelâ
            nefs-i emmâresini tebdil eder. Nefis ölmez. Nefs-i emmâreden, nefs-i levvâ-
            meye geçiyor insan. Mülhimeden mutmainliğe geçiyor. Mutmainden râziye-
            ye  geçiyor.  Râziyeden  marziyeye  geçiyor.  Marziyeden  sâfiyeye  geçiyor
            nefis. Yedi makâmı var. Nefis bu yedi makâma ulaşıyor. Ama üç makâmda
            muhalif hâlleri var. Üç makâmda iken yine ruha muhalefet ediyor. Anâsır-ı
            zıddiyeti  kolay  değişemiyor.  Bu  üç  makâmda  iken,  bakınız.  Yunus’u  yut-
            muş  olan  balık  cam  oldu.  İnsanlar  nefs-i  levvâmeden,  nefs-i  mutmainliğe
            geçince anâsır-ı zıddiyeti değişiyor. Müslüman’ın anâsır-ı zıddiyeti değişin-
            ce onun da vücudu oluyor cam. Onu daha perdelemiyor. Ruhunu karanlıkta
            koymuyor. O zaman noksan sıfatından kemâl sıfata geçiyor. Bu haktır.
               Tarikat,  şeriatın  takvâ  yönüdür.  Eksikliklerinizi  tamamlayın.  Namazı
            bilerekten kılın. Abdesti bilerekten alın. Orucu bilerekten tutun. Mâdem bu
            amelleri  işliyorsunuz.  Öyle  gelişi  güzel  yapmayın.  Bunlar  için  ders
            kitabımızı okuyun. Tatbik edin.
               Mürşid gerektir sana Hakk’ı bildire Hakke’l yakîn

               Her kim ki şeyhini Hak bilmedi Hakk’ı dâhi bilmez
               Yok eylemeyen vârını maksûduna ermez
               Bulam dersen eğer ayn-ı imânı
               Çalış ki şeyhinde olasın fâni
   166   167   168   169   170   171   172   173   174   175   176