Page 172 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 172

172                                                Gül'den Bülbüllere

               Birkaç esmâ bilmek ile Hakk’ı bildim sanma sen
               Doğumdan  ölüme  kadar  ilim  tahsil  etsen,  bilmiş  olduğun  bilgilerle
            Hakk’ı  bilmiş  değilsin  sen.  Bunları  ne  kadar  okursan  oku.  Hakk’ı  ilme’l
            yakîn  bilirsin,  ayne’l  yakîn  bilirsin.  Hakke’l  yakîn  bilemezsin.  Bunun  için
            sohbet-i pîre devam etmek lazım. Bir ehl-i dil biliyorsan, gece gündüz onun
            sohbetine devam et.
               Zât-ı Hakk’ı anlamaktır bu muammadan garaz
               Ne kadar kitap okursan oku, Allah’ı ilme’l yakın bilirsin. Allah’ın ancak
            sıfat  nuruna  esmâ  nûruna  ulaşırsın.  Allah’ın  zât  nûruna  ulaşamazsın.
            Allah’ın zâtını anlayamazsın.
               Gâh ahdine vefâsını gösterir
               Gâh Sâlih’e sefâsını gösterir
               Gâh şiddetle cefâsını gösterir
               Yaklaştıkça yârin köyü muhabbet
               Yardan  mânâ  râbıtadır.  Ateşe  yaklaştıkça  harâret  çoğalır.  Fakat
            yaklaştıkça yanar. İş yanıncaya kadar. Cefâ da bitti. Mihnet de bitti. Her şey
            yok oldu.
               Kabız  hâli  tamamen  gafletten  olur.  Peki  kimlerde  kabız  hâli  olmaz?
            Tamamen gafletten kurtulanlarda olmaz. Az da olsa kişilerde kabız hâli olur.
            Büyür  de  küçülür  de.  Büyüdükçe  kalbi  mülevves  eder.  Kalbi  tahrip  eder.
            “ettevfiki  meassay”  emri  var.  Allah’ın  tevhidini  sa’y  etmek.  Bir  makâma
            kadar sa’y çok kıymetlidir. Bu da irâde sahipleri içindir. Onlar sa’yları ile
            terakkî  ederler.  Ama  irâdesinden  kurtulduktan  sonra  sa’yının  bir  kıymeti
            kalmıyor. Sa’y ile terakkî etmiyor artık insanlar. Allah’ın çok nimetlerine,
            çok  lütuflarına  mazhar  olurlar.  Sa’y  ile  dünyayı  da  kazanırlar.  Fakat  bir
            nimet  var  ki  sa’y  ile  kazanılmıyor.  Sa’y  ile  ancak  o  nimetin  kapısına
            gidiliyor. Sa’ysız da gidilmiyor.
               O  da  şöyle:  Ruhun  mahbup  ettiği  bir  şey  vardır.  Ruh  firaktadır.  Yani
            Allah’tan ayrılmış. Allah’a ulaşmak ister. Bu mahbup azamettedir.
               Sa’y  ile  elde  edilmez,  sa’ysız  da  olmaz.  Tasavvuf  kelâmı,  evliyâullâh
            kelâmı.  Sen  dünyada  zengin  olmak  istiyorsun.  Bunlarda  değil  mahbup.
            Bunlar nefsin isteğidir. Onun tek bir isteği var. Allah’tan ayrılmış. Allah’a
            ulaşmak ister. Ama bu da sa’ysız olmaz. Sa’y ile de elde edilmez.
               Ancak  sa’y  ile  o  nimetin  kapısına  gidiliyor.  Ama  sa’y  ile,  gücü  ile  o
            kapıyı  açamıyor.  Orada  sa’yını  bırakması  gerekiyor  ki,  o  kapı  açılsın.
            İnsanlar  maddî-manevî  nefsin  arzusunu  terk  etmedikten  sonra  ruhun
            arzusuna ulaşamıyorlar.
               Eğer âşık isen yâra
               Sakın aldanma ağyâra
               Eğer Allah’ı seviyorsan gönlünde başka bir sevgi olmasın.
               Yâr var sen yok
               Sen var yâr yok
               Sen  benliğinden  kurtulamazsan  yârı  bulamazsın.  Ama  bu,  çarşıda
            satılmıyor ki alsınlar. Babasından miras da kalmıyor. Ne var ki çalışıyorlar.
            Ta ki o safhaya geliyorlar. O safhaya gelince, o zaman himmet gerekiyor. O
            kapıya kadar çalışır varırsın, fakat o kapı himmetsiz açılmaz.
   167   168   169   170   171   172   173   174   175   176   177