Page 32 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 32
32 Gül'den Bülbüllere
büyük bir tehlikeyi atlatmış. Çocuğu öldürmek ona suç göründü. Duvarı
yaptı. Duvarı yapmak ona zor geldi.
¾ Bu köyün insanları bizi aç bıraktı, diyor. Ama yağıştan ve rutubetten o
köyü kurtarmış oluyorlar.
Onun için zâhir ilmi var. Bâtın ilmi var. Bâtın ilmi ise insanların kalbinde
yazılı. Bunlar kelâm-ı kibârda vardır.
Sebul-Mesânî’dir yüzü
Nutk-u Mesîhâ’dır sözü
Fatiha suresi, okuyanın gönlü fetholur. Gönlünde Allah’tan başka arzu
kalmaz.
Evliyâullâhın kelamları, sözleri, nefesleri bizim için mülktür.
Hadis-i Şerif var:
“Benim ümmetimin velileri Benî İsrail’in Peygamberleri derecesin-
dedir.”
Hz. İsa sözleri ve nefesi ile ölüleri diriltmiş. Kalk dediği zaman diriliyor.
Hz. İsa benî İsrail peygamberlerinden, Ümmet-i Muhammed’in velileri de
onun derecesinde. O Peygamber. Peygamberin mucizeleri aşikâr oldu.
Velilerinki kerametle. Keramet gizli kalır. Evliyâullâh, kerametleri ancak
emirle işlerler. Emirlerini kim verir? Resûlullâh Efendimiz verir.
Keramet deyince; bir tasarruf vardır, bir de keramet vardır. Keramet,
insanların gözü ile gördükleri şey. Beşeriyetin gücü ile yapamadıklarını
Evliyâullâh kerameti ile yapar. Allah’a itaatini yapan insanlarda keramet
vardır. Meşâyih olmak gerekmez.
Meşâyih için tasarruf önemli. Yüz bin keramet olsaydı da Şems
gösterseydi. Mevlânâ yine ayılmazdı. Şems tasarruf etti, kendi velâyetine
aldı Mevlânâ’yı. İstemediği hareketleri yaptırdı. Mevlânâ yapmıyor, bir âlet
o. Hareketleri Şems yaptırıyor. Tasarruf, bu.
Nur-u Muhammed’dir özü
Demek, evliyâullâh Peygamber Efendimiz’in nurunu taşıyor. Peygamber
Efendimiz’in nuru dünyadan çekilmemiştir.
Murâdın teşrif-i miraçtan vücudu âlemin gezdin
Zemin ü âsûmânın nuru sensin yâ ResûlAllâh
Hitab-ı “künfekân” erdi zuhura geldi akl-ı küll
Feleklere gulgule düştü kamu esmâda yangın var
Saadet burcunun sultanı sensin yâ ResûlAllâh
Kamu dertlilerin dermânı sensin yâ ResûlAllâh
Dahi hem âlem-i âmâda iken cümle esmâlar
Zuhûr-u âlem-i ayânı sensin yâ ResulAllâh
Âlem-i âmâ: Görünmeyen bir âlemde, gaipteydiler.
Cenâb-ı Hak: “Bütün eşyaları habibim senin için halk ettim.” diyor.
Bütün eşyalar esmadır. Seni halk ettim, sonra senin için bu esmaları halk
ettim diyor.