Page 34 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 34

34                                                 Gül'den Bülbüllere



                                “Tasavvuf seni senden alır,
                                  seni sana sensiz verir.”



                                                                   (12 Aralık 1989)

               Bir insan meşâyih olmazsa, meşâyihi bilmez. Meşâyih olmak için kemâle
            ulaşmak lazım. Nasıl ulaşacak kemâle? Her şeyden geçecek. Terk-i dünya,
            terk-i cisim, terk-i terk olacak. Kâmil insan olunca, insan ruhu küllî irâdeye
            geçer.  Bu  nedir?  Fenafişşeyh  mecazdan  hakikate  geçer.  Noksan  sıfattan
            kemâl sıfata geçer. Ruh o zaman kâmillerin seyranı oluyor.
               Her kim ki tuttu destini
               Soyundu varlık postunu
               Dest: El.
               Kim  tutarsa  eli,  varlığından  kurtuldu.  Bu  varlık  nedir?  Mal,  mülk,
            eşyalar...  Bunlardan  geçer.  Âhiretten  de  geçer.  Çünkü  hakikatin  perdesi
            vardır.  Bunları  da  geçerek  hakikate  ulaşır.  En  son  kendi  varlığından  da
            kurtulur.
               Buldu hakikat dostunu
               Bildi bu dünya fanidir
               Hakikat dostu kimdir? Allah’tır. İnsanların dünya muhabbetini gönlünden
            atması için ancak yine bir meşâyihe ihtiyaç vardır.
               Mâsivânın illetinden pâk edip bu gönlümü
               Kıl tarîk-i Nakşîbend’in hâdimi Allah için
               Tarîk-i Nakşibend: Nakşibendî tarikatıdır.
               Tarikatların sayısı çoktur. Sayısını Allah bilir. Bir Hadis-i Şerif’te şöyle
            buyuruluyor:
               Allah’a giden yollar mahlukatın nefesinin adedinin çokluğu kadardır.
               Çoktur Allah’a yollar. Niye? Çünkü Cenâb-ı Allah’ın bin bir ismi vardır.
            Her  bir  isim  için  zikir  yapılır.  Onun  için  tarikatların  sayısı  çoktur.  Veya
            bazıları iki üç isimle, iki üç esma ile zikir yaparlar. Onun için çok oluyor.
            Fakat  Nakşibendî  tarikatında  bir  esrar  var.  Nasıl  bir  esrar  var?  Sair
            tarikatlarda bilhassa cehrî veya riyâzet tarikatlarında insan dünyadan çekilir.
            Ölmeyecek  kadar  yer.  İbadete  kendilerini  veriyorlar.  Nefislerini  terbiye
            ediyorlar. Ondan sonra kalplerinde aşk tecellî ediyor. İnsanın kalbinde aşk
            tecellî ederse, bu dünyayı da çıkarır, âhireti de çıkarır. Cennet de bir arzu.
            İnsanlar ne için ibadet yapıyorlar. Cennete gitmek için veya cehennemden
            kurtulmak  için.  Âhiret  bâkî,  dünya  fânidir.  Dünyayı  sevmek  haramdır.
            Dünya  insanı  batırır.  Âhiret  haktır.  Fakat  insanların  kalbinde  aşk  tecellî
            ederse,  o  zaman  âhireti  de  çıkarır  gönlünden.  Sonra  kendi  cismini  de
            sevmez. Canını da sevmez. Onun için diyor ki:
   29   30   31   32   33   34   35   36   37   38   39