Page 45 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 45

Tasavvuf Sohbetleri -1                                            45



                       “Gel canını terkeyle ki canan doğa senden”



                                                                   (14 Aralık 1989)

               İşte meşâyihsiz olmaz. İnsanlar her şeyi Hakke’l-yakîn meşâyih ile bilir.
               Niyazi Mısrî:
               Mürşid gerektir bildire Hakk’ı sana Hakke’l-yakîn
               Bir de buyuruluyor ki:
               Her kim ki şeyhini hak bilmedi, Hakk’ı dahi bilmez
               Yok eylemeyen varını maksuduna ermez

               Bulam dersen eğer ayn-ı imânı
               Çalış ki olasın şeyhinde fani
               Sana senden yakın olanı tanı
               Burada öyle bir mana var ki. Nasıl bir mana var? Hani Cenâb-ı Hak:
               “Kulum Ben sana şah damarından daha yakınım.” buyuruyor.
               Hz. Resûlullâh’a da buyuruyor ki:
               Resulüm sen Allah’tan çok uzaksın.
               Bu uzaklığı yakınlaştıran kim oluyor?
               Mürşid gerektir bildire Hakk’ı sana Hakke’l-yakîn

               Her kim ki şeyhini Hak bilmedi, Hakk’ı dahi bilmez
               Cenâb-ı Hak: “Kulum sen Allah’a ulaşmak için bir vasıta, bir vesile ara
            bul.” diyor.
               Biz de düşünelim şimdi. İşte bizim ruhumuz Allah’tan geldi. Cesedimizi
            topraktan halk etti. Ama vasıta ne oldu burada düşünelim. Vasıta annemiz,
            babamız oldu.
               Herhangi bir tanemiz ot gibi yerden bitmedik. Taşın toprağın deliğinden
            çıkmadık.  O  ulvî  âlemden  gelen  ruhumuza  annemiz,  babamız  vasıta  oldu,
            geldik. Öyle ise düşünelim. Bir insan vasıta ile gelmiş olduğu yere vasıta ile
            gider. Vasıtasız gelseydi, vasıtasız giderdi.
               İnsanlar  Cenâb-ı  Hakk’ı  ilme’l-yakîn  bilirler.  Ayne’l-yakîn  bilirler.
            Hakke’l-yakîn  bilirler.  İlme’l-yakîn  bilenler  âlimler.  Ayne’lyakin  abidler
            bilirler.  Yani  ibadet  yapanlar.  Hakke’l-yakîn  bilenler,  varlığından  kurtu-
            lanlar. İlimden, amelden, her varlığından geçip yok olanlar.
               Âşık imdi varlığın ver yokluğa
               Yokluk içinde sana varlık doğa
               Elhamdülillah, Yâ Rabbî çok şükür!
               Yâ Rabbî, aldanmışlardan etme. Yâ Rabbî, Habîbin’in hürmetine!
   40   41   42   43   44   45   46   47   48   49   50