Page 48 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 48

48                                                 Gül'den Bülbüllere

               Onunki devamlı sürmüş. Devamlı da söylemiş. Peyderpey söylemiş. Salih
            Baba  kırk  gün  devamlı  söylemiş.  Çok  kelâm-ı  kibârlar  var  ama  hiç  birisi
            Salih  Baba’nın  sanat  yönünü  tutmuyor.  Bütün  sözleri  getiriyor,  râbıtasına
            bağlıyor. Her kelamında râbıtasından bahsediyor. Kendisinden de bahsedi-
            yor. Bütün hepsinde öyle.
               Bakın şimdi:
               Pîr-i Sami gibi sâhib-irşâdı
               Bulup kapısında kılak feryadı
               Hiçbirimiz bulamazık necâtı
               Bizim delilimiz ol olmayınca
               Salih bu sözlerin yalan olamaz
               Her beşer suretli insan olamaz
               Her bir kimse ehl-i irfân olamaz
               Kırk yerden yarılmış kıl olmayınca
               Burada olduğu gibi önce râbıtasından söz ediyor. Sonra kendi kelamını
            söylüyor.
               Müptedî  âleminde  mürit  için  en  sağlamı,  en  kolayı  râbıtadır.  Burada
            nefsimizi siyah bir köpek gibi mürşidimizin önüne atmışız derken, bu nefsin
            terbiyesidir.
               Çünkü şöyle:
               Evliyânın  iki  nuru  vardır.  Zâhir  ve  bâtın.  Râbıta  nuru,  velâyet  nuru.
            Râbıta zâhir görünüş. Bu nur nefsi terbiye ediyor. Bir de velâyet nuru vardır.
            Bu  da  müridin  ruhunu  yetiştiriyor.  Görülmüyor.  Onun  için  zâhirimizden
            haberimiz  var.  Bâtınımızdan  haberimiz  yok.  Zâhirdeki  eksikliğimiz  bâtı-
            nımızı  etkiliyor.  Manevî  gelişmemizi  önlüyor.  Ruhumuzu  geliştiren
            meşâyihimizdir. Nasıl ki zâhirde medresede ilim tahsil ediyorlar. Gitmeseler
            tahsil edemezler. İşte ruhta böyle. Meşâyihten eğitilirmiş. Ama zâhire bağlı.
            Zâhirde  eksiklik  olursa  eğitilemez.  Okuldan  kaçan  talebe  gibi.  Okula
            gitmeyen  talebe  ne  öğrenir?  Terakki  etmez.  Onun  için  fenafişşeyh  olmak
            demek,  zâhirde  bir  çocuğun  ilkokulu  bitirmesi  gibidir.  Hizmetini  yapınca
            ondan  sonra  orta  tahsilini  yapmaya  başlıyor.  Bunu  da  nübüvette  yapıyor.
            Nübüvetin dahilinde yapıyor. Oradan da mezun olunca fenafirresul oluyor.
            Sonra fakülte tahsiline başlıyor. O zaman da Cenâb-ı Hakk’ın zât nurunun
            içerisinde yapıyor. Oradan da diploma alınca fenafillah oluyor.
               Şeriatı  olan  insanın  hayvânî  sıfatı  yoktur.  Hayvânî  sıfat  küfür  sıfatıdır.
   43   44   45   46   47   48   49   50   51   52   53