Page 53 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 53

Tasavvuf Sohbetleri -1                                             53

            şeyin hakikati insanların kalbinde. Hakikate ulaşınca kalbindeki kalp dili de
            açılıyor,  manevî  dil  de  açılıyor.  Manevî  kulağı  da  açılıyor.  Manevî  göz,
            manevî kulak, manevî akıl, manevî el… Bunlar var ama görünmüyor. Bunlar
            nerede? İnsanların kalbindedir.
               İbrahim  aleyhisselam  Beytullah’ı  Cenâb-ı  Hak  emretti,  yaptı.  Bütün
            Müslümanlara bir ibadethane oldu.
               Cenâb-ı Hakk’ın emri:

               ¾ Kim gelir burayı ziyaret ederse ben onun günahlarından geçeceğim.
            Yâ  İbrahim  seslen.  Kullarıma  seslen,  gelip  burayı  ziyaret  etsinler.  Öyle
            sesleneceksin ki kıyamete kadar herkes duyacak o sesi ve herkes gelecek.

               ¾ Yâ Rabbî, benim sesim buradan şuraya ancak gider; değil kıyamete
            kadar. Şimdi mevcut insanlara da ne kadar duyurabilirim ben? Yüz metre,
            iki yüz metre veya bin metre ileriye gider sesim.
               Cenâb-ı Hak:
               “Yâ İbrahim! Sen seslen ben duyururum.” buyuruyor.
               Bu ses ruhlara, tâ bizlere kadardır. Allah’ın emri daha sonra devam ede-
            cek. Kıyamete kadar Allah’ın emridir. Bu ses devam edecek. İlm-i ezelîde de
            Cenâb-ı Hak ruhları halk etmiş.
               Elestu bi Rabbikum?
               ¾  Ben sizin sahibiniz değil miyim?
               Biz Müslümanların ruhu “Bela” demişler. Cenâb-ı Hak “Bela” diyenlere
            Hacc’ı nasip ediyor. Fakat şurasını izah edeceğim. Beytullah’ı yaptı. Cenâb-ı
            Hak  “seslen  insanlara”  dedi.  “Burayı  ziyaret  etsinler.”  İşte  o  zaman
            İbrahim  aleyhisselama  tabi  olanlar,  kendi  ümmeti  olanlar  geldiler.  Bey-
            tullah’ın etrafını tavaf ettiler veya Beytullah’ın etrafındalar. Müşrikler galip
            geldiler.  Yaptığı  binayı  İbrahim’in  elinden  zorla  aldılar,  işgal  ettiler.
            İnananlar  müşriklerle,  kafirlerle  başa  çıkamadılar  ve  üzüldüler.  Zâhirdeki
            güçleri de kâfi gelmiyor. Döğüştüler, savaştılar. Ama güçleri kâfi gelmedi.
            Cenâb-ı Hak ne emretti:
               “Yâ İbrahim, sen Beytullah’ı böyle kurtaramazsın. Sen gir uzlete. Ken-
            dini  halvete  çek.  ‘Lâ  ilâhe  illallâh’  zikrine  devam  et.”  buyuruyor  Cenâb-ı
            Allah.
               Tabii  İbrahim  aleyhisselam  “Lâ  ilâhe  illallâh”  zikrine  devam  edince,
            yanında  olanlar  ne  yapsınlar,  onlar  da  gizlendiler.  İbrahim  aleyhisselam
            kalbinden  39  gün  bu  zikre  devam  edince  bakıyor  ki  kendi  kalbinden  öyle
            avazlar, öyle sedalar geliyor. Bir tane mi yüz tane mi? Çok, daha çok. “Lâ
            ilâhe  illallâh”.  Kırk  gün  olunca  İbrahim  aleyhisselam’ın  vücudu  o  kadar
            büyüyor ki, dünyayı istila ediyor. Kendi kalbinden, gönlünden eller çıkıyor.
            Manevî eller. O eller, Beytullah’ı işgal eden kâfirleri tutup tutup atıyorlar.
            Öyle  bir  el  ki  çarpıp  çarpıp  atıyor.  Bu  eller  İbrahim  aleyhisselam’ın
            kalbinden çıktı. Fakat ümmeti o ellerin İbrahim aleyhisselam’dan çıktığını
            görmüyorlar.  Kâbe’den  çıktığını  görüyorlar.  Beytullah’tan  çıkıp  müşrikleri
            attığını görüyorlar. Sesleniyorlar:
               Yâ İbrahim gel, neredesin? Beytullah’tan büyük büyük eller çıktı. Müş-
            rikleri tuttu attı. Dağlara yabanlara attı. Temizlendi, kimse yok gel.
   48   49   50   51   52   53   54   55   56   57   58