Page 56 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 56

56                                                 Gül'den Bülbüllere

            gibi olur. Ama her şeyi kendi tedbirinden biliyorsa, cehennemde yaşıyormuş
            gibi olur bu dünya âleminde.
               Yandır bu Salih’i aşkın nârına
               O nârın nurunda âbâd et meni
               Burada neyi ifade etmek istiyor? Bak, İbrahim aleyhisselamı Cenâb-ı Hak
            ateşe  attırdı,  ama  ateşin  nârından  kurtardı.  Niye  yakmadı?  O  kendisini
            Allah’a teslim etti. Biz teslim edemiyoruz. Bu, sözle olmaz. Bir de şu var:
            Yusuf  aleyhisselam  Zeliha’nın  hadisesinden  dolayı  beş  sene  hapis  yattı.
            Hapisten çıkan bir tanesine:

               ¾ Git  padişaha  söyle  ki  ben  burada  suçsuz  yatıyorum.  Beni  buradan
            çıkarsın, dedi.
               Gitti, ama unuttu söylemedi. Cenâb-ı Hak ona ilham yoluyla bildirdi:

               ¾ Yâ  Yusuf,  sen  padişahtan  mı  imdat  istiyorsun?  Padişah  mı  seni
            buradan çıkaracak?
               Yedi sene daha yattı. Nefis noksan sıfat, ama ruh noksan sıfat değil. Nefis
            cisimden ibarettir, ceset de ruhun bir kalıbıdır. Ama nefis de cesede hâkim
            olabiliyor. Ruh da cesede hâkim olabiliyor. Başlangıçta nefis hâkim oluyor.
            Ruh masum, güçsüz. Körpe çocukla, büyük bir kimse gibi. İnsanların nefsi
            deccaldir.  Ruh  da  mehdidir.  Nefis  firavun,  ruh  Musa  gibi.  Firavun’la
            Musa’nın hadisesi Kur’an’da mevcut.
               O  zamanın  kâhinleri  gelip  Firavun’a  Musa’nın  saltanatını  kaldıracağını
            söylemişler. Firavun ne yaptı? Musa’nın gelmemesi için hanımları beylerinin
            yanına yollamadı. Çok çok elemanlara eğitim yaptırdı. Bunları görevlendir-
            di. Bütün insanlar gözetim altına alındı. Hiç kimse ailesinin yanına gelemedi.
            Çünkü Musa’nın ana rahmine düşeceği zamanı bile hesaplamışlardı. İşte o
            gece Firavun itimat ettiği adamları herkesi kontrol altına aldı. Hanımlarını
            beylerinin  yanına  yollamadı.  Ama  başvezire  Allah  bir  şehvet  verdi.  Dura-
            madı, gitti hanımının yanına. Musa Kelîmullâh ana rahmine düştü. Sonradan
            baktılar,  dediler  ki  düşmüş  ana  rahmine.  Bu  sefer  de  ne  yaptı?  Ebeleri
            mahalle ve sokaklarda görevlendirdi, onlara pratik eğitim yaptırdı. Hamile
            olan  hanımların  doğacağını  hesaplıyorlar,  doğduğu  anda  kesiyorlar.  Musa
            aleyhisselamın annesi hamile oldu ama bildirmedi. Sezdirmedi. Ne ebesi ne
            başkası bilemeden bu çocuk dünyaya geldi. Bu çocuğu öldürmesinler diye ne
            yaptı?  Nil  Nehri’ne  attı.  Atmadan  önce  marangoza  sandık  yapmasını
            söylüyor.  Verdiği  ölçülere  göre  marangoz  bunun  çocuk  için  yaptırıldığını
            hissediyor. Üç defa şikâyet etmek için gidiyor, dili tutuluyor. Konuşamıyor.
            Sonunda  bu  işte  bir  sır  var  diyerek  sandığı  yapıp  götürüyor.  Annesi  de
            sandığa  koyup  atıyor  Nil’e.  Firavun’un  Nil  üzerinde  bir  köşkü  varmış.
            Köşkün önünde de Nil üzerinde zevk için yaptırdığı yerler, bölümler varmış.
            Sandık geliyor, orada duruyor. Firavun bakıyor orada bir sandık var. Dönüp
            dönüp duruyor.
               Firavun: “Getirin onu.” diyor. Açıyorlar sandığı. Çocuk içinde. Firavun
            onu kestirmek istiyor. Ama kesmekten vazgeçip besliyor.
               İşte burada nefis Firavun; ruh da Musa, çocuk. Musa çocukken büyüdü.
            Firavun’u  yok  etti.  Tarikatta  da  işte  böyle.  Tarikatın  ruha  olan  muamelesi
            budur. Evliyâullâhın eğitiminde ruh nefsi küçültüyor. Düşünelim bir insan
   51   52   53   54   55   56   57   58   59   60   61