Page 91 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 91

Tasavvuf Sohbetleri -1                                             91

               Cismi ile şeriatta; aklı, ruhu ile tarikatta; sırrı ile vuslattadır bir Hak talibi.
               Cenâb-ı Hak “Kulum iste vereyim.” diyor.
               Hak  talibi:  Allah’ı  isteyen,  Allah’ın  rızasını  isteyen,  Allah’ın  cennetini
            isteyen, Allah’ın cemâlini isteyen herkes taliptir.
               Cenâb-ı Hak, talip olanın isteğini verir. Yalnız biz Müslüman’ız. Allah
            bizi  tarikat  ehli  halk  etmişse  bizim  birçok  isteklerimiz  var  ki,  onları
            vermezse Cenâb-ı Hak, onları da kendi bilir. Biz bilmeyiz.
               Ehl-i dünya, ehl-i âhiret, ehl-i huzur. Bunu yaşayan bilir. Allah ile kulun
            arasında  olan  bir  şeydir.  Ben  kimsenin  ehl-i  dünya  mı,  ehl-i  âhiret  mi
            olduğunu bilemem. Ama sen iyi bilirsin.
               Sen nasıl bilirsin, ölçü nedir burada? Eğer sen dünyayı âhiretten çok sevi-
            yorsan ehl-i dünyasın. Âhireti çok seviyorsan ehl-i dünya değilsin. Dışardaki
            bilemez.  Dışardaki  ancak  amelinden  tahmin  eder.  Amel  de  insanı  aldatır.
            Niçin?  Bu  amelini  riyâ  için  mi  yapıyor,  şöhret  için  mi?  Ne  maksat  için
            yapıyor?  Onu  bilemeyiz.  Yalnız  bizim  tasavvufun  bir  kelamı  var.  Ne
            buyuruyor Salih Baba:
               Nefsim bana râm ol düşme teşvîşe
               Hep fâsiddir bu kurduğun endişe
               Sürüsün yedirmez kurt ile kuşa
               Pîr-i Sâmi gibi sultanımız var
               Evliyâullâh bir manevî çobandır. Müritler onun sürüsüdür.
               Kim inanarak tarikata girdi ise o bu sürünün malı oldu. Onu artık kurt,
            kuş  yemez.  Buradaki  kurttan,  kuştan  mana  zamanımızın  şerri,  fitnesi.
            Zamanımızda israf var. İsraf haramdır. İnsanlar kurtulamıyorlar bundan. Faiz
            haram, bundan kurtulamıyorlar.
               Bizi ancak bundan kurtaran nedir? Büyüklerimizin himmetidir. Pîrimizin
            himmetidir. Onların duasıdır. Fesat ümmetten değiliz. Yine onların himmeti,
            duasıdır. Niçin?
               Eğer himmet erişmezse sana bir şeyh-i kâmilden
               Adûvler yıktılar seddi ne yatarsın gâfil insan
               Şeyh-i kâmil: evliyâullâh. Eğer onun himmeti sana ulaşmazsa, düşmanlar
            senin evini yıktılar. Seni de öldürürler.
               Adû: Düşman. Sed: Seni muhafaza eden duvar. Duvar da yıkılır.
               “Öyle bir ağızla dua edin ki, günah işlememiş olsun.” denilmiştir.
               Biz bu günah işlememiş ağza muhtacız.
               Kim  bu  günah  işlememiş  ağız?  Evliyâullâhın  ağzı.  Onun  duası  bizi
            muhafaza eder, kurtarır. Kurda kuşa yedirmez. Bizi zamanımızın şerrinden
            fitnesinden  muhafaza  eder.  Bizi  fesat  ümmetten  etmez.  Ancak  bizim  de
            Meşâyihimizin ismine leke getirecek noksanımız olmasın.
               Olursa ne olur? Allah korusun, bir tokat yersiniz!
               Bu tokat da iki türlüdür: gadap tokatı, şefkat tokatı.
               Celalinden gelen tokat olursa, Allah korusun ne malını koyar ne canını
            koyar ne imanını koyar ne de amelini.
               Şefkat  tokatı  terbiye  içindir.  Bunu  da  taşıyamayız.  Niçin?  Bela  ve  çile
            verilir.  Bu  zamanda  çileyi  taşımak  kolay  mı!  Bu  kadar  safahat,  bu  kadar
   86   87   88   89   90   91   92   93   94   95   96