Page 95 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 95

Tasavvuf Sohbetleri -1                                             95

            isyan etti. Allah’a karşı geldi. Bir insan kârını, zararını biliyorsa akıllıdır. Bu
            akl-ı  maadını  da  kullanacak.  İster  inansın  ister  inanmasın.  İnanmayanlar
            zaten  kullanmıyorlar.  Onlar  cehenneme  gidiyorlar.  Çünkü  inanmayanlara
            cennet haramdır.
               Bu denli ilme mâlik iken İblis
               Âdem’in ilmini bilmedi o telbis
               Mademki inandık. Biz iki aklımızı da kullanacağız. Akl-ı maadımız, akl-ı
            maaşımız. Cenâb-ı Hak, 24 saati 3’e bölmüş: 8 saat maişetin için çalış, 8 saat
            ibadetini yap, 8 saat de istirahat et.
               Dünya  maişetiniz  için  ne  olmanız  gerekiyorsa  olacaksınız.  Memur  var,
            sanatkâr var, ticaret var, ziraat var. Kazanç bu dört yönden gelir.
               Akıllı  olanlar  bu  işleri  yapıyorlar.  Aklı  olmayanlar  hiçbir  işini  yapa-
            mıyorlar.
               İşte akıllı olan nasıl ki sanatını yapıyor, kârını, zararını biliyorsa, âhiretle
            ilgili kârını, zararını da bilmekle mükelleftir.
               İnsanların içerisinde en çok sevilen, Peygamber Efendimiz’in en çok sev-
            diği ümmeti kimdir? Ticaretini ve ibadetini müsavi götüren. Bu kim olur?
            Ticareti  ibadetine  mâni  olmuyorsa,  ibadeti  de  ticaretine  mâni  olmuyorsa,
            makbul insan budur. Allah’ın emrini de bu tutmuştur. Allah’ın rızasını da bu
            kazanmıştır. Âhireti de kazanır. Dünyayı da kazanır.
               Dünya insanlar için nârdır veya nurdur.
               Dünyayı  da  âhiret  için  kazanacak.  Bu  hadistir.  Dünyayı  âhiret  için
            kazanıp harcayanlar için dünya nurdur. Dünya demek, insanların varlığıdır.
            Mücevherleri, gayri menkulleri, apartmanları, fabrikaları vs.
               Dünya için kazanır, harcarsa, bir kısmını da âhiret için ayırırsa, ibadetini
            de yaparsa işte ehl-i nur bu kimsedir.
               İbadet de iki türlüdür: Bedenen amel (ibadet), malen amel (ibadet).
               Bedenen  ameli;  zengin,  fakir  ikisi  de  yapacak.  Ama  malen  ameli
            zenginler  yapacak.  Yalnız  bu  zengin,  bedenî  amelini  yapmıyorsa  mal  ile
            yaptığı ameli onu kurtarmaz.
               Dünyaları kazansa, hepsini hayıra, hasenâta harcasa bile bedenî amelini
            yapmıyorsa, yine kurtulamaz. Burada ibadet denilince başta namaz geliyor.
            Namazsız hiçbir ibadette makbuliyet yoktur. Bir cismi, bir cesedi düşünelim.
            Bu  cesedi  ne  dolandırıyor.  Baş  dolandırıyor.  Bir  insanın  başını  kesince
            mümkün mü yaşasın? Ama kolunu kestikleri zaman yaşar. Bacağını keserler
            yaşar. Tek böbrekle yaşar.
               Demek ki: Namaz ibadetin ufuğu. Namaz dinin direği. Namaz mü’minin
            miracı. Namazsız hiçbir şey olmaz.
               Kulun  hiçbir  saati  boş  değildir.  Oyun,  içki,  kumar  yerlerinde  gezenler
            var. Bunlar işte battal oluyor. Kur’an-ı Kerim’de tembellere battal deniyor.
            Battal  ise  batmış,  batırmış.  Zengin  bir  insanın  malını  kaybedince  sıfıra
            düşmesi batmış demek değildir.
               Gam o değil gide dünya gele din
               Gam odur ki gide din gele dünya
               Onun için bir insanın dünyası hep gitsin de imanına bir zarar gelmesin.
            İnancını yaşasın. Ama bir insan dünyayı celbetmiş. Din yok. Onun için gam
            vardır.
   90   91   92   93   94   95   96   97   98   99   100