Page 93 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 93
Tasavvuf Sohbetleri -1 93
“Aldadı aldadı dünya beni aldadı,
Dibinde zehir dolu, yüzünde var bal tadı”
(11 Mayıs 1990)
Gelenlere cümleten merhaba!
Allah aşkınızı, muhabbetinizi artırsın. Allah ilminizi, bilginizi artırsın.
Allah şerefinizi, makamınızı yükseltsin. Allah arzunuza ulaştırsın. Allah
dünyada ve âhirette korktuklarınızdan emin etsin.
Korktuğumuz nedir? İnancımıza bir noksanlık gelmesin. Âhiretimize bir
zarar gelmesin.
Umduğumuz nedir? Cenâb-ı Hak, dünyada Cenâb-ı Hakk’a isyan eden-
lerden etmesin. Nefse, şeytana uydurmasın. Âhirette de azaba düçar etmesin.
Umduğumuz rahmeti olsun. Rahmeti ancak rıza ile kazanılır. Rızası ise amel
ile kazanılır. Amel de ihlas ile yapılırsa rızayı kazandırır.
İnsan Allah’ın gazabına neden uğrar? İsyan ettiği için. İsyan neden olur.
Gafletten. İnsan gafil olmazsa, isyan etmez. Günah işlemez. O noksanlıklar
nereden geliyor? Dünya sevgisinden, dünya muhabbetinden. Bir kelam var:
Hubb-i dünya bizi sarhoş eyledi
Bir ticaret erbabını düşünelim:
Gaflette kalır çıkmaz ise bu garip insan
Dünyaya gelen bir insan âhirete hazırlanmazsa ne olur? Kendi kendine
zulmetmiş olur. Eğer insanlar gafletten çıkamazlarsa, Peygamberimiz’in
nûruna, Peygamber Efendimiz’in varlığına ulaşamazlar. Hz. İsa’nın nefesi de
tecellî etmez onlarda. Bu tecellînin de olması gerekir. Niçin?
Cenâb-ı Hak: “Biz insanları kıymetli halk ettik, insanları büyük halk ettik,
insanları çok güzel halk ettik.” buyuruyor.
Peygamber Efendimiz’in bir hadisi de var ki:
“Benim ümmetimin velileri, Benî İsrail peygamberleri derecesindedir.”
Bir insan dünyaya gelirken veli olarak gelmemiştir. Ama peygamberler,
peygamber olarak gelmişlerdir. Onların ruhlarını Cenâb-ı Hak öyle halk
etmiş. Ama biz bilemeyiz. Kimin ruhunu şöyle halk etmiş. Kimin ruhunu
böyle halk etmiş. Bir insan dünyaya gelince şâki mi, saîd mi, zengin mi,
fakir mi olacak?
Şâki: İsyan eden, azaba dûçâr olan.
Saîd: İtaat eden, Allah’ın rahmetine nail olan.
Bunlar da ilm-i ezelînin esrarıdır, biz ilm-i ezelîyi bilmeyiz. İlm-i ezelî
günümüz, saatimiz, dakikamızdır. Mademki Cenâb-ı Hak irâde vermiş, akıl
vermiş; kârımızı, zararımızı bileceğiz. Burada kâr, zarar âhiret için. Dünya
için değil. İnsanlarda iki akıl vardır: Akl-ı maad, Akl-ı maaş.
Cenâb-ı Hak: “İnsanlar hüsrandadır.” buyurmuş.