Page 94 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 94

94                                                 Gül'den Bülbüllere

               Burada hüsran: amelsizlik, âhireti düşünmemek.
               Bir de buyuruyor ki:
               “İnsanlar uykudadır, ölünce dirilirler.”
               “O işlemiş oldukları zararları bilerek işlerler.”
               İnananlar içindir bu, zerre kadar hayır da işleseler, şer de işleseler, hepsi
            karşılarına çıkacak. Hepsi sorulacak.
               Akl-ı maadını kullananlar âhireti düşünenlerdir. İnsan sadece dünyayı dü-
            şünürse akl-ı maaşını kullanmış olur. İnanan insan her ikisini de kullanacak.
            Akıllı insan; dünyadaki kârını, zararını biliyorsa âhiret için de bilecek. Ama
            inancı  olmayanlar,  onlar  başka...  Onlar  zaten  akl-ı  maadlarını  körlemişler,
            kullanmıyorlar.
               Onun için: “Dünyaya da çalışın, âhirete de çalışın.” buyuruluyor.
               Dünyaya nasıl çalışacak? Bedenen çalışacak. Sanatçı, sanatını işleyecek;
            ziraatçı,  ziraatını  yapacak.  Yani  geçimini  sağlamak  için  bir  kazanç  sahibi
            olacak.  Âhirete  nasıl  çalışacak?  Amel  işleyecek.  Zaten  Cenâb-ı  Hak  bizi
            âhireti  kazanmak  için  dünyaya  getirmiş.  İnananlar  için  Âmentü  geçerlidir.
            Nasıl?  Allah’a  inanmak,  meleklere  inanmak,  kitaplara  inanmak,  Resullere
            inanmak. Her şeyi Allah takdir ve halk eder. Buna da inanacak. Öldükten
            sonra dirilmeye de inanacak. Bu altı şarttan bir tanesine inanmamışsa onun
            imanı eksik.
               Meleklere inanacak. Çünkü melekler kitapları getirmiş. Kitapları kimlere
            indirmişler? Peygamberlere indirmişler. Peygamberler niçin gönderilmiş? İn-
            sanlar Rabb’ını tanısın, Rabb’ını bilsin diye gönderilmiş.
               Ama inanmayanlar ne diyor:
               “Öldükten  sonra  dirilmez  insan.”  diyorlar.  “İnsan  da  maymundan
            geldi.” diyorlar. Bu kadar varlıkları, bu kadar halkiyeti tabiattan biliyorlar.
               Hâlbuki  Allah  “Kün”  emri  ile  halk  etti.  Havada  ve  karada,  deryada
            yaşayanlar var. Bilmediklerimiz de çok, görmediklerimiz de çok. Bunların
            hepsini Allah halk etti.
               Kitap’ta ne buyuruluyor:
               “Biz Âdem’i halk ettik. Kendi ruhumuzdan ruh üfledik.”
               Kendi nurundan nur verdi. Can verdi. Bir başka kelam:
               Bedensiz bir güzel gördüm efendim
               İlikten damardan kandan içeru
               Canan illerinden sordum efendim
               Bir gizli can vardır candan içeru
               Ruh demek, can demektir. Allah üflemiş.
               Âdem’e  ruh  üfledik  demesinde,  Hz.  Âdem’e  can  gelmiş.  Can  gelince
            pıskırmış. Pıskırınca “elhamdülillah” demiş.
               İnanmayanlar ne kadar akıllı olursa olsunlar, onlar İblis’in aklından. Ne
            kadar  ne  icat  ederlerse  etsinler,  onların  aklı  şeytanî.  Ama  inananların  aklı
            İbrahim  aleyhisselamın  aklından.  İbrahim  aleyhisselam,  aklı  ile  buldu
            Allah’ı.  Hz.  Âdem’in  aklından.  Çünkü  Hz.  Âdem  cansız  bir  cemâdat  idi.
            Cenâb-ı  Hak  can  üfledi,  pıskırma  verdi.  Onun  için  pıskırmak  haktır.
            Hak’tandır.  Pıskırdığınız  zaman  da  ‘elhamdülillah’  deyin.  ‘Elhamdülillah’
            dedi, Allah’a hamdetti. İblis ise o kadar ilmi ile, o kadar ameli ile Allah’a
   89   90   91   92   93   94   95   96   97   98   99