Page 101 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 101

Tasavvuf Sohbetleri -1                                            101

               Bu dünya arzularını bırak! Bunlar hava. Hava tutulur mu? İnsanın karnını
            doyurur mu? Seni nimetine ulaştıracak bir delil bul. Onu bulduktan sonra da
            onu delil eyle. Onun peşinden ayrılma.
               Dünya berzâhtır. Dünya mü’minin zindanıdır. Peygamber Efendimiz de
            öyle söylüyor. Sen bir karanlıktasın. Öyle bir karanlıktasın ki zifiri karanlık.
            Çıkmak istiyorsun ama nasıl çıkacaksın? Mümkün değil. Nereden çıkacağını
            bilmiyorsun.  Sana  o  sırada  birisi  dese  ki:  “Oğlum  sen  burada  çok  mu
            bunaldın? Çıkmak mı istiyorsun? Tut şu elimden de çıkalım.” derse. Tutmaz
            mısın onun elinden? Muhakkak ki tutarsın.
               Buradaki bu amelde (Teveccüh) esmâ nûru tecellî edecek. Evliyaullâhın
            velâyeti.  Sıfat  nûrundan  mânâ,  Peygamber  Efendimiz’in  nübüvveti.  Zât
            nûrundan  mânâ,  Cenâb-ı  Hakk’ın  zâtının  nûru.  Üç  nur  da  burada  tecellî
            edecek.  Bu  üç  nur  da  Allah’ın  nûru.  Evliyaullâhın  esmâ  nûru  nübüvvetin
            içerisinde. Resûlullâh Efendimiz’in nübüvvet nûru da zât nûrunun içerisinde.
            Onun için bu nur da burada tecellî eder.
               Bu  nurları  kim  cezbeder?  Ayık  olanlar.  Ayık  kim?  Kalbini  tamamen
            boşaltmış.  Kalbinden  her  şeyi  çıkartmış.  Allah  ile  meşgul  ediyor  kalbini.
            Resûlullâh ile meşgul etmek. Meşâyihi ile meşgul etmek. Bunların üçünün
            de birbirinden farkı yok... Aynı da değil, gayrı da değil.
               Zâttan mânâ Cenâb-ı Allah’ın azametidir, şânıdır, zâtıdır. Sıfattan mânâ
            Peygamber Efendimiz’dir. Peygamber Efendimiz Allah mı? Değil. Cismi ile
            Allah değil. Haşa, Allah’tan gayrı mıdır? Değil. Niçin? Buyurdu ki:
               “Habîbim sen Bana iki kaşın yaklaştığı kadar yaklaştın.”
               Evliyâullâh  da  bu  nimete  mazhardır.  Evliyâullâh  da  Allah’a  o  kadar
            yaklaşmıştır. Çünkü evliyâullâhın ‘Gâbe Gavseyn’dir kaşı. Salih Baba öyle
            buyurmuyor mu:
               Arşı muazzam başıdır hem “Gâbe Gavseyn” kaşıdır
               Ol akl-ı evvel cûşudur “kün” emrinin fermânıdır
               Bu  kelâm-ı  kibârdır.  Haktır.  Bizim  bu  amelimiz  kalb-i  selîm  istiyor.
            Kelâm-ı kibârda geçer:
               Eriş kalb-i selîm içre huzura
               İnsanlar  huzur  isterler.  Huzurlu  olmak  isterler.  Kimler  huzurlu  olur?
            Kalb-i selîm olanlar. Mademki bu dünyaya gelmişiz. Bu dünya berzâhtır. Bu
            dünya  süflî  bir  âlemdir.  Bu  dünyada  şer,  fitne  vardır.  Cenâb-ı  Hak
            buyurmuyor mu?
               “Bizim çok sevdiğimiz, göz bebeğimizden çok sevdiğimiz evlatlarımız da
            bizim için fitnedir. Çok mallarımız da bizim için fitnedir.”
               Niye bunlar fitne olur?
               Eğer âşık isen yâre sakın aldanma ağyâre
               Düş İbrahim gibi nâre o gülşende yanan olmaz
               İbrahim Peygamber için Cenâb-ı Hak diyor ki:
               “Onu ateşten kurtarın. Ama ona kendinizi bildirin.”
               Melekler kendilerini söylediler.
               Bir tanesi dedi ki: “Ben yerlerin müvekkiliyim. Büyük dağları bu ateşin
            üzerine dökerim, söndürürüm.”
   96   97   98   99   100   101   102   103   104   105   106