Page 107 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 107

Tasavvuf Sohbetleri -1                                            107

               İlme’l-yakîn  bilen  biliyor.  Ama  bir  mesafe  var.  Ayne’l-yakîn  bilen,  o
            mesafeyi yaklaştırıyor.
               Yani bilinen bir varlık var. Bunu üç kimse biliyor. Birisi kitaptan oku-
            muş. Uzaktan bunu biliyor. İlmi ile biliyor. Bir de var ki yürümüş gitmiş ona
            yaklaşmış. Bir de var ki onu tamamen elde etmiş.
               Hakke’l-yakîn bilmek: Bilen ve bilinen bir olmaktır.
               “Bilen ve bilinen o can değil midir?” diye buyuruluyor kelâm-ı kibârda.
               Yani Nakşibendî Efendimiz’in: “Bidâyetinde Âmentübillâh, nihâyetinde
            Âmentübillâh.” demesi bundandır.
               Zaten mürâkebe, muvâzene, müşâhede var.
               Müşâhede: İnanmak.
               Müptedî inancı gıyâbîdir.
               Müntehî inancı âşikârdır. İnandığını görüyor.
               Gıyâbî  inancı  olan  hakikate  ulaşınca  ruhu  şâhit  oluyor.  Ruhu  görüyor.
            Hakikate  ulaşanlar  melekleri  de  görüyor.  İnsan  irâdesinden  kurtulduktan
            sonra melekleri de görüyor.
               “Vebi’l  kaderi  hayrihî  ve  şerrihî”  fermanında,  sebeplerini  kaldırırlar.
            Hakikisini görürler. Kelâm-ı kibârda:
               Bu fenâ gülzârı içre fâili mef’ûlünü
               Her sıfattan Zât-ı Hakk’ı bilmeyen derviş midir?
               “Her  sıfattan”  denilince,  bütün  cisimler.  Sadece  insanlar  değil,  eşya.
            İnsan hakikate geçince Allah’ın varlığını eşyada seyrediyor. Ama hakikate
            geçince.
               Hakikate insan ne ile geçer? Tarikatla. Şeriat ve tarikatla. Sadece tarikatla
            da geçilmez. Sade şeriatla da geçilmez. İkisini de yaşayacak. Şeriat cesetle
            ilgilidir. Tarikat ruh ile ilgilidir. Ruh ile ilgili ama bizim ruhumuzdan habe-
            rimiz yok.
               Biz, ruhumuzu nasıl yetiştirelim? Şeriatın tamam oldu ise, tarikatını da
            bir mürşide inandınsa o yetiştirecek. Senin irâden, ancak cesedine geçerlidir.
            Ruhuna da geçerli değildir. Ama şarttır. Sen bir defa cismini arındıracaksın.
            Temizleyeceksin. Hayvanî sıfattan kurtaracaksın. Ruha, tahsili kim yaptıra-
            cak? Kim nimetine mâlik edecek? Onu kim yetiştirecek, onu kim büyütecek?
            Meşâyih.
               Özün bir pîre teslim et müdâvim ol kapısında
               Meşâyihten murad şâhım mürebbî kâmil olmaktır
               Meşâyih: Evliyâullâh.
               Özünü  bir  pîre  teslim  et,  kendini  teslim  et.  İnsanın  onu  sevmesi,
            inanması, onu büyük görmesi budur. Tarikatın şartlarından birisi teslimiyet.
            Teslimiyet hepsinin başı.
               Sermaye bu yolda heman
               Teslim olup şeyhine inan
               Sıdk ile Allah’a dayan
               Gör olmaz mı ihsan sana
   102   103   104   105   106   107   108   109   110   111   112