Page 109 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 109
Tasavvuf Sohbetleri -1 109
hareketlerini anlayamadıkları için deli Behlül demişler. Bilenler de akıllı
Behlül demişler.
Bu şahıs Abbâsî Devleti idarecisi Harun Reşid’in kardeşi imiş. Harun
Reşid yeryüzünün halifesi. O kadar da saltanata düşkün. O kadar da diktatör
ki. Dur diyenin durağını kesiyor. Senden bana kardeş olmaz diye Behlül
Dâne’yi evinden kovuyor, dövdürüyor. O kadar güçlü bir halife olan Harun
Reşid kardeşinden ar ediyor. Hiçbir meslekte çalıştıramıyor. Hiçbir işi
yaptıramıyor. Evi yok, barkı yok, işi yok. Ailesi yok. Hiçbir şeyi yok.
Koyunlara bile sahip olamadı. Baktı ki olmadı. Bıraktı. Nerde akşam orda
sabah. Mekânı yok. Gecesi yok. Gündüzü yok. Ne yiyeyim, ne içeyim yok.
Ama halktan sevenler var. Hürmet edenler var. Yediriyorlar, giydiriyorlar.
Gençler çocuklar bununla oynuyorlarmış. Alay ediyorlarmış. Bir gün taş
atmışlar. Başı kırılmış. Kan akaraktan gidiyormuş.
Rastlayanlardan birisi sormuş.
“Başını kim yardı?”
Hiç ses vermemiş. Cevap vermemiş. Bir başkası sormuş ona da
söylememiş.
“Behlül aç mısın?” demiş.
Aç olduğunu işaret etmiş. Götürmüş buna çorba içirmiş rastlayan adam.
Çorba içip giderken üçüncü rastlayan adam soruyor.
“Behlül başını kim kırdı?”
Behlül cevap veriyor:
“Çorbayı içiren başımı kırdı.”
“Çorbayı kim içirdi?” diyor.
“Başımı kıran çorbayı içirdi” diyor.
Bunu anlayamıyor halk. Herkes anlayamıyor bunu. Ama “vebi’l kaderi
hayrihî ve şerrihî” fermanını hakke’l-yakîn gören o imiş.
Ne yapıyor? Başını kırandan bilmiyor. Allah kırdırdı diyor. Çorbayı
içirenden bilmiyor. Allah içirdi diyor.
Şu hâlde biz “vebi’l kaderi hayrihî ve şerrihî” fermanını tatbik edemiyo-
ruz. İnancımız ancak laklaka-yı lisanda kalıyor. Kalbimize bir türlü
yediremiyoruz bunu. Biz onu becerirsek, bizi sevenle, döven bir olur. Bizi
zemmedenle, metheden bir olur. Bize iyilik yapanla, kötülük yapan bir olur.
Âmentü’nün altı şartını yaşamak lazım. Hakikate ulaşan kimse yaşıyor ve
inandığını görüyor. Ona şâhit oluyor. Görerek yapıyor. Dahası da var.
Kendisi yapmıyor zaten. Kendisinin de bir âlet olduğunu biliyor. Kendi
irâdesi, sözleri, hepsi oluyor bir âlet. Âleti ancak ustası çalıştırır.
Özün bir pîre teslim et müdavim ol kapısında
Meşâyihten murad şâhım mürebbî kâmil olmaktır
Mürebbî: Yetiştirici.
Meşâyihe teslim olunca o seni yetiştirir.
Peygamber Efendimiz de: “Benim mürebbim Rabb’im, beni Rabb’im
terbiye etti.” buyuruyor.