Page 108 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 108
108 Gül'den Bülbüllere
Hazreti Pîrim delîlimdir halîlimdir benim
Dil sarayı ravza-i beyt-i celîlimdir benim
Ana teslim ettiğim nefs-i zelîlimdir benim
İnkıyâd ettim bıçağa uymuşam İsmail’e
Yani İsmail aleyhisselam nasıl ki babasına teslim olmuşsa…Cenâb-ı Hak
ona kurban gönderdi. Cennetten bir koç geldi. Koç kesildi, onun yerine. İşte
onu da zikrediyor.
Menem Salih şeci’âne
Girip aşk ile meydâne
Getirdim koçu kurbâne
Bu meydan-ı muhabbettir
Aşk ile meydana girenin nefsi ölüyor. Koç nefsi kesiliyor. Aşk nedir?
İnanaraktan veya severekten, İsmail aleyhisselam nasıl babasına teslim oldu
ise, boynunu rızası ile verdi bıçağa. Bağlamışken ellerini çözdürdü.
“Niçin bağlıyorsun baba ellerimi. Ben asi değilim. Karşı gelmiyorum
sana. Çöz ellerimi. Bildiğini işle.” dedi. Bıçağa boynunu uzattı.
Şeyh efendiye mürit böyle teslim olursa neye mâlik olur?
Dil sarayı ravza-i beyt-i celîlimdir benim
Dil sarayı evliyâullâhın kalbidir. Beyt-i celilidir (Allah’ın evidir). Teslim
olursa eğer, ona malik olur.
Cenâb-ı Hak buyurmuştur:
“Ben hiçbir yere sığmam, Mü’min kulumun kalbine sığarım.”
Mü’min kulumun kalbi denilince: Velîler de Müslüman sınıfında, nebîler
de Müslüman sınıfında, avam da Müslüman sınıfında, her insan Müslüman
sınıfında. Ama velîler avamdan seçilmiş.
Âlimlerde bir esrâr var ki, âlim olmayanlar bilmiyorlar. Ne var? Onlarda
ilim sıfatı var. Onlar Hakk’ı daha iyi biliyorlar. Okumuş oldukları kitap-
lardan.
Velîlerde bir esrâr var ki, âlimler onu bilmiyorlar.
Nebîlerde bir esrâr var ki, velîler onu bilmiyorlar.
Âmentü’nün şartlarını biz inanarak biliyoruz. Ama bir insanın ibadeti
olmazsa, bu şartlara inandım demesi yalancılıktır. İnanıyorsa yaşasın.
Yaşamıyorsa demek ki samimi olarak inanamıyor.
Hayır ve şer Allah’tan gelir. İnandım. Buna inandınsa, Ahmet sana ne
yaptı? Seni dili ile, eli ile incitti. Senin hakkını gaspetti. Seni dövdü. Mehmet
de seni sevdi. İnsanlık etti. Ahmet dövdü. Ahmet’ten bilmezsen, Mehmet
sevdi, Mehmet’ten bilmezsen “vebi’l kaderi hayrihî ve şerrihî” fermanına
hakke’l-yakîn inandın demektir. Senin müşâheden var. O zaman bütün
mecazlar çıktı aradan. Fail-i mecazlar aradan çıktı. Fail-i hakiki göründü
sana.
Behlül Dâne varmış. Evliyâullâhtan. Bazı veliler de deli görünürlermiş.
Sözleri, işleri, hareketleri deli gibiymiş. Behlül Dâne, Behlül Divâne…
Halkın bir kısmı Behlül Dâne diyormuş, akıllı anlamına. Bir kısım halk da
Behlül Divâne diyormuş, deli anlamına. Bazıları onun zâhirdeki işlerini,