Page 17 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 17

Tasavvuf Sohbetleri -1                                            17

               Böyle  tarik-i  müstakimden  kaymış,  Kitap’tan,  Sünnet’ten  kaymış  bir
            insanın  da  irâdesi  var.  Onun  da  fiiliyatı  var.  İşte  bunlardan  insana  hayır
            gelmez.  Kitap’tan,  Sünnet’ten  haberi  olan  iyi  insana  Kitap’tan,  Sünnet’ten
            haberi olmayan insandan şer gelir. Bunu da Allah’tan bileceğiz ki Cenâb-ı
            Hak bunu hayra tebdil etsin. İşte burada ne oluyor? Kabız hâli oluyor. Kabız
            hâli gelince ondan sıkılacağız ki Allah bizi ondan kurtarsın.
               Basıt hâli geldiği zaman çok şükredeceğiz, şükredeceğiz ki Cenâb-ı Allah
            bizde  basıt  hâlini  çoğaltsın.  Burada  ne  oluyor?  Burada  cihat  yapılıyor.
            Yapılan cihat da kabız hâlini küçültüyor. Tamamen atmıyor. Tamamen atmış
            olsa  bile  yine  geliyor.  Kabız  hâlinde,  insanların  kalbinde  yüz  bin  çeşit
            düşünce olur. Bu düşünceler birden atılmaz. Bunlar zaman zaman gelirler.
            Her  geldiğinde  mürit,  bunlardan  atarsa,  cihat  yaparsa  azaltabiliyor.  Kabız
            hâli  küçülüyor.  Kabız  hâli  küçülünce  basıt  hâli  büyüyor.  Nasıl  ki  geceler
            kısalınca  günler  uzar.  Kabız  hâli  bir  müridin  kalbinde  karanlıktır.  Kalbini
            sıkar  bunaltır.  Karanlık  gecede  insanların  kalbi  nasıl  sıkılıyorsa,  müridin
            kalbi  de  öyle  olur.  Ama  bunu  atmaya  çalışmalıdır.  Eğer  kendi  hâline
            bırakırsa  orada  kalacaktır.  Atamazsa  orada  kalır.  Ne  ile  atar?  Allah’a
            sığınmakla,  Resûlullâh’a  sığınmakla,  râbıtasına  sığınmakla…  İyi  şeyleri
            düşünmekle,  iyi  işlemler  yapmakla.  Bunları  ancak  böyle  atar.  Ama  bunu
            kendi  hâline  bırakırsa  kökleşir,  büyür,  perçinleşir.  Müzminleşirse  atamaz.
            Atıyorsa o bir daha gelir. Üç saat sonra, bir saat sonra yine gelir. O gelişinde
            evvelki  gelişi  gibi  durmaz.  Onu  bir  daha  atar  cihadını  yapar.  O  üçüncü
            gelişinde  ikinci  gelişi  kadar  bile  durmaz.  Yani  böyle  tedricen  tedricen  bu
            kabız hâlini insan zamanla cihat yapa yapa azaltır.
               Basıt hâlini de cihatla çoğaltır. Biri azalır, biri çoğalır. Ne zaman ki kabız
            hâli onda tamamen kesilirse, basıt hâli de tamamen kalırsa o zaman cihadını
            yapmış olur.
               Cihad-ı  ekberi  yaptı,  mücadelesini  kazandı.  Zaten  büyük  cihat,  nefisle
            mücadeledir.
               Kahraman olanlar hasmını bastı
               Kemankeş olanlar yayını astı
               Burada kahraman kimdir? Kahraman, güçlü.
               Hasım  kimdir?  Bizim  en  büyük  hasmımız  nefsimizdir.  Nefsini  yenen
            kahramandır. Kemankeş olanlar da vurucu, atıcı demektir. Avını vurduktan
            sonra silahını taşımaz. Çünkü bu silahı avı için taşıyordu.
               Bu  cihat  ne  zamana  kadar  devam  eder?  Kabız  hâlinden  kesilene  kadar
            devam eder. Az da olsa bu cihat devam eder.
               Kabız  hâlinden  kesildikten  sonra  gelen  basıt  hâli  ne  oluyor?  O  hâller
            bitince müritte makam oluyor. İnsana gelip giden hâldir. Eğer ki o ne zaman
            yerleşiyorsa makam oluyor.
               Bu  ne  zaman  olur?  Anasır-ı  zıddiyet  değişirse  o  zaman  olur.  Anasır-ı
            zıddiyet,  dört  eczadan  halk  edilen  ceset.  Bunlar  su,  ateş,  toprak,  hava.  Bu
            maddeler  değişiyorlar.  Bize  zararlı  olan  sıfatları  bize  yararlı  sıfatlara
            dönüşüyor. Bu da ne ile oluyor?
               Nefsimizle  olan  cihat  çok  çetindir.  Çünkü  cihad-ı  ekberdir.  Peygamber
            Efendimiz  de  buyuruyor:  Muharebe-yi  Kebir.  Yani  insanın  nefsi  ile
   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22