Page 15 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 15

Tasavvuf Sohbetleri -1                                            15

               Yalnız  burada  müridin  görevi  nedir?  Kabız  hâlini  atmak  için  cihat
            edecek. Attı, geldi. Attı, geldi. Atar, yine gelir. Atar yine gelir. Ama atmazsa
            devamlı duracak onda. O mekân tutacak orada. Ama atıyor yine geliyor. Ata
            ata ne olacak? O neyse ondan kurtulacak. Atamazsa eğer, o orada kökleşir.
            Temelleşir.  Müzminleşir.  Müzminleşirse  atamaz.  İşte  burada  kabız  hâlinin
            gelmesinden maksat vücudun havflanması, ilticası, yalvarması...
               Kime yalvaracak? Allah’a yalvaracak.
               Kime yalvaracak? Resûlullâh Efendimiz’e yalvaracak.
               Kime yalvaracak? Râbıtasına…
               Bu da yine bir hâldir. Her mürit değişiktir. Kimi mürit Allah’a sığınır. Bu
            gibi  şeylerde  bazısı  da  Resûlullâh  Efendimiz’e  sığınır.  Haktır.  Bazısı  da
            râbıtasına sığınır. O da haktır. Niye bu böyle oluyor? Mürit esmadan alıyorsa
            nurunu, o zaten râbıtasına sığınır. Onun alışverişi râbıtasındandır. Kurtulmak
            istediği şey için râbıtasına yalvarır. Bunu ancak erbabı bilir.
               Her mârizin derdine göre verirler şerbeti
               Bak her ne kadar bir mürit râbıta nuru ile ihata edilmişse de, bu ancak
            kendi itikadındadır. Muhaliflerin yanında bunu gösteremez.
               Onun için: “Tarikatı olmayanın yanında tarikat sohbeti yapmayın. Tari-
            katı  olmayanın  yanında  meşâyihten  bahsetmeyin.”  deniliyor.  Çünkü  onlar
            anlamazlar.  Bilmezler.  Tarikatı  olmayanlar,  meşâyihi  bilmezler.  Tari-katı
            olmak,  meşâyihi  bilmek,  Allah’ın  büyük  bir  lütfudur.  Büyük  bir  sırrıdır.
            Niye?  Çünkü  insan  esma  nuruna  ulaşmazsa  sıfat  nuruna  geçemez.  Bunlar
            Cenâb-ı  Hakk’ın  düsturudur.  Esma  nurundan  sıfat  nuruna  geçilir.  Sıfat
            nurundan zat nuruna geçilir. Demek ki burada bizim anlayacağımız nedir?
               Fenafişşeyh  olmadan  fenafirresul  olunmaz.  Fenafirresul  olmadan  da
            fenafillah  olunmaz.  Bu  haktır.  Allah’tan  gelen  ruh  Allah’a  gitmiyor  mu?
            Âyet-i Kerime ne buyuruyor?
               “Allah’tan geldiniz, Allah’a gideceksiniz.”
               Ama bu zâhir anlamda. Aslında Allah’tan gelmedi cesedimiz. Cesedimizi
            Allah halk etti ama...
               Cenâb-ı Hak, “Biz Âdem’i topraktan halk ettik.” buyuruyor.
               Teâlâllah ne hûbzibâ yaratmış kâmil insânı
               Cenâb-ı  Hak:  “Biz  insanı  çok  güzel  yarattık,  çok  güzel  halk  ettik.”
            buyuruyor.
               Ama  kim  bu  kâmil  insan?  Kendisini  yetiştiren  bir  insan.  Ama  insanlar
            kendilerini yetiştiremezler. Bir yetiştiriciye muhakkak ihtiyaç vardır. Bizim
            mürebbîmiz, meşâyihimiz.
               Özün bir pîre teslim et müdâvim ol kapısında
               Meşâyihten murad şâhım mürebbî kâmil olmaktır
               Bir meşâyihe teslim ol. Özünü ona teslim et diyor. Onun kapısında bekle
            diyor. O yetişmiştir. Seni de yetiştirir.
               Fiilimiz,  amelimiz  elimizde.  Fiiliyatımız  elimizde.  İrademize  verilmiş.
            Fakat hâl de ikidir.
               1- Kabız hâli
               2- Basıt hâli
   10   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20