Page 18 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 18
18 Gül'den Bülbüllere
mücadelesi Uhud Muharebesi’nden daha büyük diye buyuruyor. Uhud
mücadelesinde çok zayiat verilmiştir. Nefis mücadelesi ondan daha büyük
oluyor.
Bakın şimdi, amelimizde bir eksiklik bırakmayacağız. Bırakacak olursak
eğer, hatamız olur, noksanımız olur. Fiiliyatımızda da eksiklik bırakmayaca-
ğız. Hâlimizi de cihatla tebdil edeceğiz. Çalışmakla, sa’yla tebdil edeceğiz.
O hâlde nedir? İşte; sebepli-sebepsiz, bilinen-bilinmeyen, görünen-görünme-
yen, kalbimizdeki bizi rahatsız eden her şey kabız hâli. Bunları ancak
Allah’a sığınmakla, Allah’ı zikretmekle, şeriatımızı, tarikatımızı işlemekle,
râbıtamıza sığınmakla tedricen tedricen azaltırız.
Bunları zamanla değiştireceğiz. Değişiyor bunlar.
Meşâyihe gerektir tâbi erler
Sülûke girüben tevbe ederler
Fiiliyatımız elimizde, amelimiz elimizde, hâlimiz elimizde değilse,
Cenâb-ı Hak ne buyuruyor?
“Her hâlinizle biz Azimüşşan’a rücu edin.”
Her hâlinizle… Sadece sıkıntılı zamanımızda mı Allah’a yalvaracağız?
Yok. Geniş zamanlarımızda da safalı zamanlarımızda da Allah’a şük-
redeceğiz. Onu unutmayacağız. Onu zikredeceğiz. Fakat sıkıntılı zama-
nımızda da yine Allah’a sığınacağız. Kurtulmamız için Allah’a sığınacağız.
Bunun için Cenâb-ı Hak: “Her hâlinizle biz Azimüşşan’a sığının.”
buyuruyor.
Muhakkak bizim de bir cihadımız oluyor. Cihadımız ise bu kötü zamanla-
rımızda bize vesvese veren, bize kötü düşündüren, kötü niyetlerle mücadele.
Bunları ne yapmak lazım? Bunları tebdil etmek lazım.
Onun için bakın:
Hevâyı Hû’ya tebdîl et
Bir nefes var insanın içinde, “Ha”, “Ha”, “Ha” ile alınıp verilen bir
nefes… Nefesinden insanlar haberdar olsunlar olmasınlar, bir “Ha” ile bir
de hava ile girip çıkıyor. Bu nefesleri insanlar Allah’ı zikretmeden alıp
veriyorlarsa boşuna. Bunu Hû’ya tebdil etmek ne demek? Bir kimse nefesini
Allah’ı anarak, alıp veriyorsa, O da hevâyı Hû’ya tebdil ediyor.
Bu “Hû” da Cenâb-ı Hakk’ın bir ismidir ki, o nasıldır? Cenâb-ı Hakk’ın
bin bir ismi, sıfatlarının ismi. Lafza-i Celâl de Cenâb-ı Hakk’ın zatının ismi.
Sıfatları var. Sekiz sıfatı var. Bu bin bir isim (esma) Allah’ın sıfatları olan
isimlerdir. Doksan dokuz esma-i hüsna var. Bu da bin bir isminden seçilen
isimlerdir. Cenâb-ı Hakk’ın zatına mahsus olan bir isim lafza-i Celal’dir. Bu,
insanların kalbinde yazılı imiş. Cenâb-ı Hak onun için buyuruyor:
“Kulum, ben sana şah damarından daha yakınım.”
Fakat, eğer bir insan, kalbindeki o lafza-i Celal’i diriltiyorsa… Neyle
diriltir? Zikrederek. Allah, Allah, Allah… diye. Ama zannetmeyelim ki yirmi
dört saatin içinde bizim on beş dakikalık zikrimiz var. Bu diriltemez onu. Bu
bir hizmettir. Ama himmettir.
Bizim kalbimizi dirilten himmettir. Bunun için de hizmet vardır.

