Page 182 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 182
182 Gül'den Bülbüllere
Niye? Şöhret olmasın diye. Her semâ yaptığında artık çalmaya baş-
lamışlar. Onu da değiştirmişler. Bid’at olmuş. Teflerle tamburlarla. Şâyet
Mevlânâ’nın dediği gibi olsaydı. Bid’at olmazdı. Onun dediğini değiş-
tirmişler.
Cezbe var! Ama biraz gözlerinizi açıp etrafa bakın. Sohbet devam etsin.
Aşk nedir? Allah sevgisi, Resûlullâh sevgisi, meşâyih sevgisi. Çok tatlıdır.
Buna doyum olmaz. Ama sabrını isteyin. Sabrı ile beraber olsun. Bu aşka,
muhabbete tahammül ederlerse, cezbeyi tutarlarsa, daha da ilerliyorlar. Daha
da süratli yol alıyorlar.
Mürşidimizi Erzincan’dan Ankara’ya yolcu ediyorduk. Ankara’ya
gidince bir yıl gelmeyecek diye düşünüyorduk. Biz de köy hayatı yaşıyoruz.
Dokuz ay çalışıyoruz. Annem, babam, kardeşimiz var? İçimiz müteessir.
Elini öpeceğimiz zaman elimi tuttu, bırakmadı:
“Benim Efendim, niçin bu kadar üzülüyorsun? Niye bu kadar kendini
yiyorsun?” dedi. Bir müritte muhabbet ile ayrılık birleşirse avını yakalayan
kara kuşa benzermiş. Avını bulunca vur diye ses çıkarırmış. Fakat bu aşkı,
muhabbeti muhafaza edeceğiz. Tarikatımızın şerefini, mürşidimizin şerefini
muhafaza edeceğiz. Zâhirdeki hareketlerini tenkit ettirmeden hıfz-ı nisbet
etmek lazım.
Şeriat: Zâhir. Tarikat: Sır. Tarikatın her hâli sır. Her hâli gizli.
Tarikatın her nimeti gizlidir. Sen, ben, ruhumuzu bilebiliyor muyuz?
Tarikat ruh ile olan bir yol. Bunu gören demez. Diyen bilmez. Bilen bilir.
Bilen demez. Çünkü bakın:
Ehl-i aşkın hâlini sorman muhaddisten müderristen
Bizim görevimiz inancımızı yaşamak. İnanmışları inancını yaşamaya
davet etmek. İnanmayanlara acımak lazım.