Page 183 - Gülden Bülbüllere 1 - Abdurrahim Reyhan Erzincani
P. 183
Tasavvuf Sohbetleri -1 183
“İnsanların hatalarını görmemek,
Allah ahlâkı ile ahlâklanmanın başlangıcıdır.”
(22 Mayıs 1990 / Hanımlara)
Meşâyihsiz aşk, aşk-ı mecâzdır. Aşk-ı mecâz esmâ nûruna, sıfat nûruna
ulaştırır. Ama aşk-ı mecâzın hepsi değil, aşk-ı mecâz Allah tarafından
verilmişse. Bir de vardır ki: Allah korusun nefsinden, şehvetinden dolayı
âşık olur. Hayır böyle değil.
Bir genç varmış. Birine gönül vermiş. Hiç sevdiğini bildirmiyor ona. Bin
bir meşakkatle para kazanıyormuş. Kazanmış olduğu parayı getirip
sevdiğinin yolunun üzerine bırakıyormuş. Kendisi de pusuya girip
gizleniyor, parayı gözlüyor. Başkası almasın diye. Başkası alırsa müdahale
edecek. Ama o alırsa müdahale yok. Böyle yapıyormuş. Arkadaşlarından bir
tanesi farkına varmış.
“Senin yaptığın da iş midir? Bunca zahmetle kazandığın parayı
sevdiğinin yolunun üzerine bırakıyorsun. O da paranın nereden geldiğini
bilmiyor, senden olduğunu bildir ona.”
“Hayır, benden olduğunu bildirirsem mahcup olur. Mahcup olmasını
istemiyorum” demiş. Bu sevgi Allah’tan. Allah onu o kadar sevdirmiş ki... O
parayı alarak sevgilisinin sevinmesini istiyor. Kendisini göstermekten de
kaçınıyor ki o utanmasın, mahcuplanmasın diye.
Bir kimse Hz. Âdem’in ilk evladı olsa, kıyamete kadar yaşasa, yerlerde
yılan gibi sürünse yine meşâyihinin hakkını ödeyemezmiş. Niçin? Çünkü
bizi varlığımıza ulaştıran o. Tecellî olmazsa bizim varlığımız yok oluyor.
Cenâb-ı Hak, insanı büyük halk etmiş. Bu büyük varlığa ulaştıran meşâyih.
Bu varlık da Allah’tır. Hâşâ, kul, Allah olmaz. Ama kul Allah’a ulaşır.
Kulun ruhu Allah’tan gelmiş, Allah’a gider?
Çünkü Cenâb-ı Hak: “Biz kendi ruhumuzdan ruh üfledik.” buyuruyor.
Te’alallâh ne hûbzibâ yaratmış kâmil insanı
“Nefahtu fîhi min rûhî” deminde kılmış ihsânı
Allah-u Teâlâ ne hoş yaratmış kâmil insanı.
Cenâb-ı Hak, zaten âyet-i kerîmesinde: “Biz insanı çok güzel yarattık.”
buyuruyor.
Kim bu kâmil insan? Kâmil insan, ne ile kâmil olur? Bir ustası bilir,
başkası bilemez. Bu bir ilimdir. Ruhun da bir ustası var. Ruhun ustası da
meşâyih. Peygamber Efendimiz ümmî geldi. Mektep görmedi. Medrese
görmedi. Hiçbir şey bilmiyor. Ama ne buyuruyor:
“Benim mürebbim Rabb’im.”
Cenâb-ı Hz. Allah, Peygamber Efendimiz’in ruhunu halk etmiş. Karşısına
almış. Bin sene onu okutmuş. İşte bir meşâyih de müridinin ruhunu alıp
okutuyor. Ona tahsil yaptırıyor. Ama bu zâhirde bilinen görünen bir şey
değil. Yaptırmış olduğu tahsil Allah’ı hakke’l yakîn bildiriyor.